Sayfalar

19 Aralık 2016 Pazartesi

SGK Genelgesi 2016/29, 6745 Sayılı Kanun gereğince 2012/2 sayılı genelgede değişiklik

SGK Genelgesi 2016/29, 6745 Sayılı Kanun gereğince 2012/2 sayılı genelgede değişiklik

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

SGK Genelgesi 2016/29  Sayı : 65003657/909 Tarih: 14/12/2016

Konu : 6745 Sayılı Kanun gereğince 2012/2 sayılı Genelgede Değişiklik

GENELGE

2016/29

7/9/2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 60 ıncı ve 63 üncü maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkra ve 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik gereğince 17/1/2012 tarihli ve 2012/2 sayılı Genelgenin “10.1- Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında çalışanların genel sağlık sigortalılığı” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

10.1- Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında çalışanların genel sağlık sigortalılığı

10.1.1.- Genel Açıklamalar

Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile bu Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalıların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanmasının zorunlu olduğu, bu durumda olan sigortalıların eksik günlerine ilişkin genel sağlık sigortası primlerini, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi veya (g) bendi kapsamında ödeyeceğine” ilişkin hüküm 6745 sayılı Kanun ile “3 üncü maddenin üçüncü fıkrası kapsamına girenler hariç olmak üzere; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmî süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ile bu Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olanlardan ay içerisinde yirmi gün ve daha az çalışanlar için eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin otuz güne tamamlanması zorunludur.” şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca, 6745 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkra ile “4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmî süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ve bu Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan ay içerisinde otuz günden eksik prim ödeme gün sayısı bulunanlar, sigortalı çalışmama şartı hariç birinci fıkranın (10) numaralı bendinde yer verilen diğer şartları haiz olmaları kaydıyla otuz günden eksik günleri için genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır. ” hükmü düzenlenmiştir.

Kanunun geçici 12 nci maddesinde öngörülen geçiş süresinin sona erdiği 1/1/2012 tarihinden itibaren 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışanların, Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereği eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlamaları zorunlu idi. 6745 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile 1/10/2016 tarihinden itibaren 3 üncü maddenin üçüncü fıkrası kapsamına girenler hariç olmak üzere 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmî süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ile ek 9 uncu maddenin birinci fıkrasına tabi (ev hizmetlerinde işverene bağlı olarak 10 gün ve üzerinde çalışanlar) olanlardan ay içerisinde yirmi gün ve daha az çalışanların da eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin otuz güne tamamlanması zorunlu hale getirilmiştir.

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olup ay içinde 30 günden az çalışması olanların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasında 1/1/2012-30/9/2016 tarihleri arasında Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasının 6745 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki hükmü, 1/10/2016 tarihinden itibaren ise 6745 sayılı Kanunla değiştirilen hükmü gereğince işlem yapılacaktır.

10.1.2- 1/1/2012-30/9/2016 Tarihleri Arasında Eksik Günlerine Ait Genel Sağlık Sigortası Primlerini Tamamlama Zorunluluğu Olanlar

6745 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrası “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile bu Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar için eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanması zorunludur. Bu durumda olan sigortalıların eksik günlerine ilişkin genel sağlık sigortası primleri, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi veya (g) bendi kapsamında ödenir.” şeklinde düzenlenmiş olup, anılan hüküm gereğince 1/1/2012-30/9/2016 tarihleri arasında 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar hakkında sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılmaksızın aylık prim ve hizmet belgesinin “10.1.3” başlıklı bölümde belirtilen belge türleri esas alınarak eksik gün nedeni “06- Kısmi istihdam” ve “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” ise eksik günlerine ilişkin genel sağlık sigortası tescili yapılacaktır.

Öte yandan, 1/4/2015 tarihinden itibaren Kanunun ek 9 uncu maddesi yürürlüğe girdiğinden 1/4/2015 ile 30/9/2016 tarihleri arasında ev hizmetleri kapsamında 10 gün ve 29 gün arasında sigortalılığı bulunanlar da sigortalının bakmakla yükümlü kişi olup olmadığına bakılmaksızın 30 günden az sürelerini gelir testi sonucuna göre Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında 30 güne tamamlayacaklardır.

10.1.3.- 1/10/2016 Tarihinden İtibaren Eksik Günlerine Ait Genel Sağlık Sigortası Primlerini Tamamlama Zorunluluğu Olanlar

6745 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 1/10/2016’dan itibaren ise “06- Kısmi istihdam” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” kodu kapsamında çalışması olan sigortalıların yanı sıra “7- Puantaj” seçeneği ile bildirilen sigortalıların da eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini gelir testi sonucuna göre Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında 30 güne tamamlamaları gerekmektedir.

Örnek 1– Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında 15 gün çalıştırılan A şahsı için 2016 Haziran ve Temmuz ayında “06- Kısmi istihdam” eksik gün nedeni ile Ağustos ayından itibaren ise “7- Puantaj” eksik gün nedeni ile bildirimi yapılmıştır. A şahsının kalan 15 güne ilişkin genel sağlık sigortası primini Haziran ve Temmuz aylarında tamamlaması zorunlu olup, Ağustos ayından 1/10/2016 tarihine kadar ise tamamlaması zorunlu değildir.

Anılan düzenleme gereğince, 1/10/2016 tarihinden itibaren Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında sigortalı olup, “06- Kısmi istihdam”, “7- Puantaj” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” eksik gün seçeneği ile bildirilen, ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan kişilerden prim ödeme gün sayısı ay içerisinde yirmi gün ve daha az olanların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin toplam otuz güne tamamlanması zorunlu olup, yirmi günden fazla (20 gün dahil değil) sigortalı çalışanların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğu bulunmamaktadır.

Örnek 2– Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında “06- Kısmi istihdam” eksik gün nedeni ile 2016 Temmuz ayında 11 gün, Ağustos ayında 18 gün, Eylül ayında 20 gün çalışan, Ekim ayında birden fazla işyerinden toplam 22 gün sigortalı bildirimi bulunan B şahsı, Temmuz ayına ait 19 günlük, Ağustos ayına ait 12 günlük ve Eylül ayına ait 10 günlük genel sağlık sigortası primini gelir testi sonucuna göre Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında tamamlamak zorunda olup, Ekim ayında 20 günden fazla prim ödeme gün sayısı bulunduğu için Ekim ayına ait eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini tamamlama zorunluluğu bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 6745 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen “4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmî süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ve bu Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan ay içerisinde otuz günden eksik prim ödeme gün sayısı bulunanlar, sigortalı çalışmama şartı hariç birinci fıkranın (10) numaralı bendinde yer verilen diğer şartları haiz olmaları kaydıyla otuz günden eksik günleri için genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır.” hükmü gereği, 1/10/2016 tarihi itibarıyla sigortalı çalışmama şartı hariç Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan şartları taşıyan “06- Kısmi istihdam”, “7- Puantaj” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” eksik gün seçeneği ile bildirilen ve ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma a l o m a l i y e . c o msaati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan kişilerin eksik günlerinde sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsü devam edecektir. Buna göre; 1/10/2016 tarihi itibarıyla “06- Kısmi istihdam”, “7- Puantaj” veya “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” eksik gün seçeneği ile bildirilen ve ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan aynı zamanda sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsünde bulunmayan ve prim ödeme gün sayısı ay içerisinde yirmi gün ve daha az olanlar, eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini gelir testi sonucuna göre Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında 30 güne tamamlayacaklardır.

Örnek 3– Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında “06- Kısmi istihdam” eksik gün nedeni ile 2016 yılı Ekim ayında 11 gün çalışan 24 yaşındaki üniversite öğrencisi erkek C şahsı devlet memuru babası üzerinden sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi statüsündedir. Bu statüsü nedeniyle eksik kalan 19 günde babası üzerinden sağlık yardımı alacak olup, bu süreleri Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında 30 güne tamamlamayacaktır. C şahsı 25 yaşını doldurduğu tarihten itibaren aynı şekilde çalışması halinde sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sayılmayacağından eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini gelir testi sonucuna göre Kanunun (60/c-1) alt bendi veya (60/g) bendi kapsamında 30 güne tamamlayacaktır.

Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasında 6745 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik 1/10/2016 tarihinde yürürlüğe girdiğinden 2016 yılı Ekim ayı ve sonrasında aylık prim ve hizmet belgesinin verilmesinde; aylık prim ve hizmet belge türü “1”, “4”, “5”, “6”, “13”, “29”, “30”, “32”, “33”, “35” ve “36” olup 20 gün ve daha az çalışanlardan eksik gün nedeni “06- Kısmi istihdam”, “07- Puantaj”, “17- Ev hizmetlerinde 30 günden eksik çalışma” olanlardan ve ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olanlardan bakmakla yükümlü olunmayanların ay içinde zorunlu sigortalılıktan kalan süreleri için kısmi genel sağlık sigortası tescili yapılacaktır. Kısmi genel sağlık sigortası tescili resen Kurumca yapılacaktır.

10.1.4.- Eksik Günlerine Ait Genel Sağlık Sigortası Primlerini Tamamlama Zorunluluğu Bulunmayanlar

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte;

1/1/2012-30/9/2016 tarihleri arasında;

– Ay içinde birden fazla işyerinde çalışıp toplam çalışma süresini 30 güne tamamlayanlar,

– Kurumdan aylık alıp sosyal güvenlik destek primine tabi çalışması olanlar,

– Ay içinde 30 günden eksik günlerini Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak tamamlayanlar,

– Haklarında 4857 sayılı Kanun hükümleri uygulanmayanlar,

– Kanunun 5 inci maddesi kapsamındaki sigortalılar,

– 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) ve (C) bentlerine tabi olanlar,

– 506 sayılı Kanunun geçici 20 inci maddesi kapsamında çalışması olanlar,

1/10/2016 tarihinden itibaren;

Ay içinde birden fazla işyerinde çalışıp toplam çalışma süresi 20 günden fazla olanlar ile yukarıda sayılan diğer şartları taşıyanlar eksik kalan sürelerinde genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olup olmadığı şartı aranmadan kalan süreleri için kısmi genel sağlık sigortalısı sayılmayacaklardır.

Ayrıca; 5510 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenen üçüncü fıkra ile getirilen düzenlemeye göre, 4857 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışıp, çalıştığı saat karşılığında ücret alanlar ve Kanunun ek 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına tabi olarak çalışanlardan ay içerisinde otuz günden eksik prim ödeme gün sayısı bulunanlar, sigortalı çalışmama şartı hariç birinci fıkranın (10) numaralı bendinde yer alan diğer şartları haiz olmaları kaydıyla otuz günden eksik günleri için genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır.

Örnek 4: D şahsı, eşi üzerinden sağlık hizmetlerinden faydalanmakta iken kısmi süreli iş sözleşmesi ile 1/10/2016 tarihinden itibaren sigortalı olarak çalışmaya başlamıştır. İşveren tarafından sigortalı adına Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında 2016 yılı Ekim ayı için 10 gün, Kasım 2016 ayı için 10 gün, Aralık ayı için 10 gün prim bildirilmiştir. D şahsı sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamından geçtiği için işe başladığı tarihten itibaren 30 gün şartı aranmayacak olup, 2016 yılı Aralık ayına ait APHB’ nin bildirileceği tarihe kadar eşi üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi olarak, 30 gün prim ödeme gün sayısı oluştuğu tarihten itibaren ise kendi sigortalılığı üzerinden Kurum sağlık hizmetlerinden yararlandırılacaktır. Bununla beraber, kişi kendi üzerinden sağlık yardımlarını alsa bile Kanunun üçüncü maddesine eklenen üçüncü fıkra gereği bakmakla yükümlü statüsü devam edeceği için kalan sürelerini 30 güne tamamlamayacaktır.

Örnek 5: Kanunun (4/1(a)) bendi kapsamında “06- Kısmi istihdam” eksik gün nedeni ile çalışan E şahsı için 2015 yılı Aralık ayından itibaren ay içinde 15 gün bildirim yapıldığı anlaşılmış olup, aynı zamanda eşinin bakmakla yükümlü olduğu kişi durumunda olduğundan 2016 yılı Ekim ayından itibaren kısmi genel sağlık sigortalılığı başlatılmayacaktır. 2016 yılı Kasım ayının 1’i ile 15’i arasında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan E şahsının 21/11/2016 tarihinde eşinden ayrılması dolayısıyla bakmakla yükümlü olunan kişi durumundan çıkması halinde 21/11/2016 tarihi itibari ile 10 gün (60/g) bendi kapsamında resen genel sağlık sigortası tescili yapılacaktır. 2016 yılı Aralık ayı ve sonraki aylarda genel sağlık sigortalılığı 15 gün üzerinden oluşturulacaktır.

Genel Sağlık Sigortası Tescil, Prim ve Müstehaklık İşlemleri Yönetmeliği’nin 11 inci maddesinin on üçüncü fıkrasında; Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte 18 yaşından küçük çocuklar hakkında, Kanunun 88 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının uygulanmayacağı, bu kişilerin genel sağlık sigortalılıklarının tabi oldukları statü üzerinden değerlendirileceği hükmü yer almaktadır.

Yönetmelik ile getirilen bu hüküm gereği 18 yaşından küçük çocukların Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 18/4/2014 tarihinden sonraki eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini Kanunun 60/(c-1) veya (g) bendi kapsamında 30 güne tamamlama zorunluluğu bulunmamaktadır.

Örnek 6– 2/8/2000 doğumlu olan 16 yaşındaki F şahsı kısmi süreli iş sözleşmesi ile 1/2/2014 tarihinden itibaren sigortalı olarak çalışmaya başlamış ve “06- Kısmi istihdam” eksik gün nedeni ile Şubat ayında 18 gün, Mart ayında 15 gün, Nisan ayında 10 gün çalıştığı bildirilmiştir. D şahsının durumu Yönetmeliğin yayım tarihi olan 18/4/2014 tarihi öncesi ve sonrasına göre değişiklik gösterecektir.

Buna göre; Şubat ayından kalan 12 güne, Mart ayından kalan 15 güne ait genel sağlık sigortası primlerini gelir testi sonucuna göre Kanunun 60/(c-1) veya 60/(g) bendi kapsamında tamamlaması gerekmektedir. İlgilinin kısmi süreli 60/(c-1) veya 60/(g) bendi tescili Yönetmeliğin yayım tarihi olan 18/4/2014 tarihi itibarıyla sonlandırılacak olup, Nisan ayına ilişkin kalan 8 günlük genel sağlık sigortası primlerini Kanunun 60/(c-1) veya 60/(g) bendi kapsamında tamamlaması gerekmektedir. 18/4/2014 tarihinden sonra ise 18 yaşını dolduracağı tarihe kadar eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini Kanunun 60/(c-1) veya 60/(g) bendi kapsamında tamamlamayacaktır.

10.1.5- Gelir Testi İşlemleri

Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında çalışanlar ile (60/g) bendi kapsamında tescil edilen kişilerin gelir testi işlemleri 17/1/2012 tarihli ve 2012/2 sayılı Genelgenin 7.3.1. bölümünde açıklandığı şekilde yapılacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini arz/rica ederim.

 

14 Aralık 2016 Çarşamba

Mesleki ve Teknik Eğitim Gören Öğrencileri Çalıştıran İşverenlere Duyuru

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Hizmet Akdiyle Çalışanlar Daire Başkanlığı

3308 SAYILI KANUN KAPSAMINDA MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM GÖREN ÖĞRENCİLERİ ÇALIŞTIRAN

İŞVERENLERE DUYURU

6764 sayılı Kanunla 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu ve 5510 sayılı Kanunda 9/12/2016 tarihinden geçerli olmak üzere değişiklik yapılmıştır.

Yapılan değişiklikle 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (b) bendi kapsamında mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenciler (tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler) de iş kazası ve meslek hastalığı yönünden, bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası yönünden, sigortalı sayılmıştır.

3308 sayılı Kanun kapsamında aday çırak, çırak, mesleki eğitim, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında staj gören, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrencilerin işvereni 5510 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin (e) bendine göre Milli Eğitim Bakanlığı veya bu öğrencilerin eğitim gördükleri okullar veya kurumlardır.

Mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenciler 6764 sayılı Kanunla 9/12/2016 tarihinden önce sigortalı sayılmamakta iken bu tarihten itibaren sigortalı sayıldıklarından bunların işvereni olan okulların bu kapsamdaki öğrencilerin işe giriş bildirgesini bu eğitime ya da staja başlamadan önce Kuruma vermeleri, 2016 yılı Aralık ayından itibaren aylık prim ve hizmet belgesi ile primlerini bildirmeleri gerekmektedir.

6764 sayılı Kanunun 9/12/2016 tarihinde yürürlüğe girmesi ile bu tarihten önce sigortalı sayılmayan öğrenciler 9/12/2016 tarihinden itibaren sigortalı sayıldıklarından öğrencilerin işe giriş bildirgesinin 2016 yılı Aralık ayı aylık prim ve hizmet belgesinin Kuruma verildiği tarihe kadar (Kamu işvereni için, 7/1/2016 tarihi akşamına kadar) e-sigorta yoluyla Kuruma verilmesi halinde işe giriş bildirgesinin geç verilmesi nedeniyle idari para cezası uygulanmayacaktır. Bu sigortalıların işe giriş bildirgesinde “7-Çırak” yada “19-Stajer” sigortalılık kodlarından birisi kullanılabilecektir.

9/12/2016 tarihinden sonra mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi alacak öğrencilerin işe giriş bildirgesinin ise tamamlayıcı eğitime ya da alan eğitimine başlamadan önce okullar tarafından Kurumumuza e-sigorta yoluyla bildirilmesi gerekmektedir.

5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (b) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas günlük kazançlarının hesaplanmasında prime esas günlük kazanç alt sınırı dikkate alınmakta iken 6764 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde a l o m a l i y e . c o m yapılan değişiklikle aday çırak, çırak, işletmelerde mesleki eğitim, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında staj, tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrencilerin prime esas kazançları ilgili kanunlarında öngörüldüğü şekilde belirleneceği hüküm altına alınmış ve 3308 sayılı Kanunun 25 inci maddesinde bu tutar asgari ücretin yüzde ellisi olarak belirlenmiştir.

5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (b) bendine tabi sigortalıların prim oranı, prime esas kazançlarının % 6’sı olup bu oranının % 1’i kısa vadeli sigorta kolları, % 5’i genel sağlık sigortası primidir. 9/12/2016 tarihinden itibaren tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenciler içinde aynı oran üzerinden prim ödenecektir.

Bakmakla yükümlü olunanların aylık prim ve hizmet belgesi ile yapılacak bildirimleri için “7” numaralı belge türü (asgari ücret x % 50 x % 1) bakmakla yükümü olunmayanlar için aylık prim ve hizmet belgesinde yapılacak bildirimlerde “42” numaralı belge türü (asgari ücret x % 50 x % 6) kullanılacaktır.

Mesleki ve teknik öğretim, tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrencileri çalıştıran işverenlerin işe giriş bildirgesi, aylık prim ve hizmet bildirgesi ile iş kazası olması durumunda iş kazası bildirimlerini Kanunda belirtilen sürelerde yapmamaları halinde 5510 sayılı Kanunun 102 inci maddesi kapsamında idari para cezası uygulanmaktadır.

Aday çırak, çırak, işletmelerde mesleki eğitim, mesleki ve teknik ortaöğretim sırasında staj, tamamlayıcı eğitim ya da alan eğitimi gören öğrenci çalıştıran işverenlere önemle duyurulur.

 

13 Aralık 2016 Salı

Bireysel emeklilik sistemi uygulaması ve düşündürdükleri

Bireysel emeklilik sistemi uygulaması ve düşündürdükleri

Ülkemizin gündemine hükümet tarafından ısrarla getirilen yeni uygulama kısaca BES olarak adlandırdığımız Bireysel Emeklilik Sistemidir. 6740 Sayılı Kanun ile getirilen yeni uygulama 2017 yılının Ocak ayı itibarı ile kademeli olarak özel sektör ve kamu işyerlerinde yürürlüğe girecek. Aslında BES yeni tanıştığımız bir uygulama da değil, çünkü ülkemizde 2001 yılından bu yana uygulanıyor. Yani aslında 15 yıllık bir geçmişi var.

Kamu emeklilik sistemini tamamlıyor mu?

Bireysel emekliliğin ortaya çıkış iddiası “yetersiz” olan kamu sosyal güvenlik sisteminin destekleyicisi olması ancak bu amaca ulaşabildiğini söyleyebilmek kanımızca pek mümkün değil. BES aslında katılımcılarının birikimlerinin borsa, tahvil, döviz, altın gibi yatırım araçları ile değerlendirilerek büyümesi esasına dayanıyor. Oysa Emeklilik gözetim merkezi verilerine göre BES şirketleri 2011 -2014 yılları arasında zarar ettiler.  BES’ lerin Son 5 yıllık reel getirisine baktığımızda tablo gerçekten de pek iç açıcı görünmüyor;

YIL

REEL GETİRİ

2011

-10,35

2012

8,98

2013

– 7,60

2014

5,58

2015

– 3,18 (ilk 4 ay)

Bu tabloya baktığımızda kamu Sosyal Güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olma iddiası ile üretilen ve devletçe teşvik edilmeye çalışılan BES sisteminin çalışanların emeklilik dönemleri geldiğinde düşük emekli aylıklarına önemli bir katkı sağlamayacağı açıkça görülebiliyor. Bu sebepten çalışanlar kendileri açısından ümit vaat etmeyen bu sistemden hızlı bir biçimde kaçıyorlar. 2015 yılı sonuna kadar yürürlüğe giren toplam 11.208.589 adet BES sözleşmesinden 3.482.835’i kendi isteğiyle sistemden çıktı. Sistemden çıkış oranı yüzde 31,1 olarak gerçekleşti.

Zorunluluk kaçışı önlemek için mi?

Görülebileceği sistemden ciddi bir kaçış söz konusu iken Devlet şimdi üstelikte Anayasa ve sosyal Devlet ilkelerine aykırı bir biçimde sisteme zorunlu bir geçiş getiriyor. Asıl olan Kamu sosyal güvenliğinin zorunlu olma ilkesi iken kamu sosyal güvenliğini sırtında bir yük olarak gören devlet adeta bu alanı da özelleştirip piyasaya açıyor. Diğer taraftan kişilerin kendi inisiyatifinde olan tasarruf hakkına müdahale söz konusu ki, bu bize tıpkı Turgut Özal döneminde üretilen ve sonu çalışanlar bakımından hüsran olan Zorunlu tasarruf fonu örneğini hatırlatıyor. (1988 – 2000 yıllarında uygulanmıştı)

Sistemin esasları neler?

Şimdi milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren bu sistemin ne şekilde işleyeceğine bakalım.

Hangi işyerleri ve çalışanlar BES’e tabi olacak?

Bireysel emeklilik sisteminde kademeli bir geçiş söz konusu olacak. Buna göre 1 Ocak 2017’de 1.000 ve üzerinde çalışanı bulunan işyerleri kapsama alınacak. Kamu işyerleri ise Nisan 2017’de kapsama alınmaya başlanacak. 2019 yılının Temmuz ayından itibaren ise mevcuda bakılmaksızın tüm işyerleri kapsama girmiş olacak.  İşyerlerinin mevcudu hesap edilirken ülke genelindeki farklı SGK numaralı işyerlerinin toplam mevcudu esas alınacak. Sisteme 4-a Yani SGK ya tabi olarak özel sektörde çalışanlar, ve 4-C yani eski adıyla Emekli sandığına tabi çalışanlar dahil olacaklar. Bu arada zorunlu BES 1 Ocak 2017 tarihi itibarı ile 45 yaşın altında olan özel sektör ve kamu çalışanları için söz konusu olacak. Daha önce BES’e dahil olup bir Özel emeklilik şirketine prim ödeyen çalışanlarda zorunlu BES’e katılmak zorundalar. Ancak bunlar isterseler 2 aylık cayma süresi sonunda sistemden çıkabilecekler.

Kademeli geçiş nasıl gerçekleşecek?

Kademeli geçiş 2,5 yılda bütün çalışanları kapsayacak Buna göre;

– 1 Ocak 2017’de 1000 ve üzeri çalışanı olan işletmeler.

– 1 Nisan 2017’de 250 – 999 çalışanlı ve merkezi bütçeli kamu kurumları.

– 1 Temmuz 2017’de 100-249 çalışanı olan şirketler.

– 1 Ocak 2018’de 50-99 çalışanı olanlar ve tüm belediyeler.

– 1 Temmuz 2018’de 10- 49 çalışanı olan işyerleri.

– 1 Ocak 2019 itibariyle 5-9 çalışanı olan işyerleri.

– 1 Temmuz 2019’da ise 1-4 çalışanı olan işyerleri sisteme dahil olacaklar.

Emeklilik şirketini işveren seçecek

Uygulamanın eleştirilen yönlerinden biride şüphesiz ki sistemin BES şirketini sadece işverenin seçmesine olanak tanıyor olması. Çalışanların kendi BES şirketlerini seçme hakkı yok. Dolayısı ile işverenler 1 Ocak 2017 tarihine kadar seçecekleri BES şirketi ile anlaşma yapmakla yükümlüler.

Çalışan isterse 2 ay içinde sistemden çıkacak

Sisteme giriş zorunlu olmakla birlikte dileyen çalışan ilk 2 aylık süre dolmadan sistemden çıkabilecek. Bu durumda kesilen primler kendisine iade olunacak. Ancak sistemde kalınmasını teşvik bakımından çalışanların 2 aylık cayma süresinin sonunda sistemde kalmayı tercih etmeleri halinde 1000 TL ilave devlet katkısı, emeklilik döneminde birikimini yıllık gelir sigortası olarak almayı tercih eden çalışanlara ise ilave %5 devlet katkısı sağlanacak.

Çalışanlardan ne kadar prim kesilecek?

Çalışanlar adına bireysel emeklilik sözleşmesine ödenecek katkı payı, çalışanın SGK prime esas kazancının, % 3’ü kadar olacak. Bu çalışanın o ay hak ettiği ücret, ikramiye, prim ve benzeri kazançları toplamı üzerinden prim kesileceği anlamına geliyor. Şu an geçerli olan asgari ücret üzerinden örnek verecek olursak çıplak brüt 1.647 TL ücret alan bir çalışanın ödeyeceği BES primi 49.41 TL olacak. Çalışan isterse bu miktarı sisteme daha fazla ödeme yapmak suretiyle artırabilecek.

Emeklilik hakkı nasıl oluşacak ve ödemeler ne şekilde yapılacak?

Sistemde en az 10 yıl kalan ve 56 yaşını dolduran çalışanlar emeklilik hakkı kazanacak. Emeklilik hakkı kazanan çalışan birikimini 3 yöntemle alabilecek;

1.      Toplu Para

2.      Programlanmış Geri Ödeme: Kendi belirleyeceği tutarda emekli maaşı şeklinde alır ve parasının tamamı sonlanıncaya kadar devam edecek.

3.      Yıllık Gelir Sigortası: Ömür boyu emekli maaşı şeklinde alınır.

Bu tercihi kullanan çalışanın ek olarak verilen birikiminin %5 kadar daha devlet katkısı teşvikinden faydalanabilecek.

Sonuç itibarı ile bu gün mevcut zorunlu sosyal güvenlik sistemimize emekli olabilmek bakımından çalışanların ödediği işçi ve işveren prim oranı çalıştığı aya ait kazancın %20 sidir. Bu kadar yüksek prim oranı ile dahi çalışanlar emekli olduklarında tatmin edici emekli aylığı alamazken BES sistemine ödenecek %3 primle tatmin edici ya da tamamlayıcı ikinci bir emeklilik gerçekten çok güç görünüyor. Bu durumda ister istemez akla peki bu sistem ne işe yarayacak sorusu geliyor. Bu sorunun yanıtı da sisteme geçişle birlikte 13 milyon katılımcı bekleyen sigorta şirketlerinde olmalı. Çünkü sistem emeklilerden ziyade onları BES ‘leyecek gibi görünüyor.

Hüseyin İrfan FIRAT
Personel ve İK Yönetimi Danışmanı

 

27 Kasım 2016 Pazar

Bireysel Emeklilik Sistemine Otomatik Katılım ile İlgili 2016/26 Sayılı Başbakanlık Genelgesi

Bireysel Emeklilik Sistemine Otomatik Katılım ile İlgili 2016/26 Sayılı Başbakanlık Genelgesi

26 Kasım 2016 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 29900 Başbakanlıktan:

Konu : Bireysel Emeklilik Sistemine Otomatik Katılım

GENELGE - 2016/26

Kamu, sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen oluşturulan bireysel emeklilik sistemine otomatik katılım, cayma hakkı olmak üzere çalışanların işverenleri tarafından bir emeklilik planına dâhil edilmeleri esasına dayanmaktadır.

Ülkemizde bireysel emeklilik sistemine otomatik katılım, 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununa 6740 sayılı Kanunla eklenen Ek 2’nci maddenin 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesi ile hayata geçirilecektir.

4632 sayılı Kanunun Ek 2’nci maddesi kapsamına 01.01.2017 tarihinden itibaren, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre istihdam edilecek 45 yaşını doldurmamış çalışanlar ile mevcut çalışanlardan 45 yaşını doldurmamış olanlar dâhil edilmiştir. Uygulamanın kapsama alacağı işverenler, Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilecektir.

Bu kapsamda, hem kamu kesimi hem de özel sektör işverenleri tarafından yerine getirilmesi gereken birtakım yükümlülükler bulunmaktadır. Söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmesi işverenin sorumluluğunda olup, 4632 sayılı Kanunun Ek 2’nci maddesi uyarınca yükümlülüklerini ifa etmeyen işverenlere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından idari para cezası uygulanacaktır.

Buna göre; işverenler öncelikle, otomatik katılım için emeklilik planı düzenleme konusunda Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilmiş bir veya birden fazla emeklilik şirketiyle anlaşmak, merkez ve/veya taşra birimleri adına emeklilik sözleşmesi imzalanmasına ilişkin olarak yetkili yöneticilerini belirlemek, kapsamda yer alan çalışanlarına emeklilik planı sunmak ve çalışanın ücretinden keseceği katkı payını emeklilik şirketine aktarmak zorundadır.

İşveren, söz konusu katkı payını zamanında emeklilik şirketine aktarmaz veya geç aktarırsa çalışanın birikiminde oluşan parasal kaybından sorumlu olacaktır. Konu hakkında detaylı bilgiye www.hazine.gov.tr adresinde yayımlanan “İşverenlere Yönelik Otomatik Katılım Sistemi Tanıtım Kılavuzu”ndan ulaşılabilecektir.

Bu itibarla; bütün kamu kurum ve kuruluşlarının, söz konusu Kanunun gerektirdiği yükümlülüklerini yerine getirmeleri, veri paylaşımına ve katkı paylarının doğru hesaplanıp tahsil edilmesine imkân sağlayacak kurum içi tedbirleri almaları hususunda bilgilerini ve gereğini önemle rica ederim.

Binali YILDIRIM

Başbakan

 

24 Kasım 2016 Perşembe

SGK Tavanı hesaplaması değişti

SGK Tavanı hesaplaması değişti

SGK Tavan tutarının asgari ücretin 7.5 katı olarak hesaplanmasını düzenleyen değişiklik “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 24.11.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. SGK Tavanını arttıran değişiklik Kanunun 8.maddesinde düzenlendi:

“MADDE 8- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “6,5” ibaresi “7,5” şeklinde değiştirilmiştir.”

SGK Tavanı Hesaplaması

Ücretli çalışanlar için SGK prim paylarının hesaplandığı SGK Matrahı bir sınır dâhilinde belirlenmektedir. SGK taban tutarı Asgari Ücret tutarını ifade ederken, tavan tutarı taban tutarının 6,5 katı olarak belirlenirdi. Yeni yapılan bu düzenleme ile tavan tutarı asgari ücretin 7,5 katı olarak hesaplanacak. Bunun sonucu olarak yüksek ücretle çalışan personellerin ve bu personellerin bağlı çalıştığı işverenlerin SGK için hesapladıkları Prim tutarları da daha yüksek ödenecek.

Değişiklik Ne Zaman Yürürlüğe Girecek?

Yayınlanan Kanunun ilgili maddesi 5510 sayılı Kanunun 82.maddesindeki ibareyi 1 Ocak 2017 tarihi itibarı ile değiştirecek yürürlüğe girecek. 2016 yılı sonuna kadar SGK Tavanı 10.705,50 olarak devam edecek. 01.01.2017 tarihinden itibaren Asgari ücret tutarının belirlenmesi ile onun 7,5 katı olarak hesaplanacak tutar SGK Matrahı Tavanı olarak ilan edilecektir.

İşveren Maliyetini Nasıl Etkileyecek?

SGK tavanı hesaplamasında yapılacak değişiklikler hem işçinin hem de işverenin SGK için ödediği prim maliyetini etkileyecektir. Tavanda yapılan değişiklik yüksek ücretli personellerin ödenen paylarında önemli oranda bir artışa neden olacaktır.

Yasa 2017 itibariyle yürürlük kazanacağından net bir maliyet hesabı vermek mümkün olamamaktadır.

 

Çalışanlar avans isterken ve öderken dikkat

Çalışanlar avans isterken ve öderken dikkat…

İşçi ile işveren arasındaki ilişkinin en önemli unsuru hiç kuşkusuz ücret. İşveren işçinin vermiş olduğu hizmet sonucunda, emeğin karşılığı olarak ücret ödemek zorunda. Öyle ki işverenin işçiyi belli bir ücretin (asgari ücretin) altında çalıştırması dahi yasak.

 İş Kanunu’na göre ücret en geç ayda bir ödeniyor. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile bu ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebiliyor. Ancak burada önemli olan husus ücretin çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel (yani talep edilebilir) hale gelmesi. Bunun anlamı; çalışılan ayı takip eden aybaşından önce işçinin ücret talebinde bulunması halinde işveren ödeme yapmak zorunda değil.
Ancak Borçlar Kanunu’nda yer alan avans düzenlemesi bu genel kuralın dışında ve gerek işçilerin gerekse de işverenlerin bu noktada dikkat etmesi gereken hususlar var.

Bazen işçiler ay sonunu getirmekte zorlanabiliyor. Bu durum işverenin vermiş olduğu ücretin düşüklüğü ve işçinin giderlerini karşılayamaması şeklinde karşımıza çıkabileceği gibi olağanüstü harcamalar nedeniyle de ortaya çıkabiliyor.
Böyle durumlarda hiç kuşkusuz işçinin aklına gelen çözüm yollarından birisi de patronuna başvurup gelecek dönemde alacağı ücretten düşülmek üzere avans talep etmesi. Peki her zaman avans istenebilmesi ve patronun bu talebi karşılamak zorunda kalması söz konusu mu? Elbette ki hayır. Avans alınabilmesi için bazı şartlar bulunuyor.

Zorunlu bir ihtiyaç olmalı

Avans ödenmesi ile ilgili İş Kanunu’nda herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Ama Borçlar Kanunu’nda avans ile ilgili kısa bir düzenleme mevcut. Borçlar Kanunu’nun 406. maddesine göre, bir işçinin avans isteyebilmesi için üç tane şart var ve bu üç şartın bir arada bulunması gerekiyor.

Bu şartları şöyle sayabiliriz:

1- İşçinin zorunlu bir ihtiyacı olmalı:
 İşçinin avans talebinin işveren tarafından karşılanmasında en fazla tereddüt edilen unsur ihtiyacın zorunlu olup olmadığının tespitidir. Nitekim işçi işvereni yanıltmak suretiyle avans talebinde bulunabilmektedir.
Örneğin; işçiye kredi kartı borcu nedeniyle ödeme emri ya da haciz gelmiş olması, kendisinin veya ailesinin acil bir sağlık sorununun olması gibi durumlar zorunlu ihtiyaç olarak kabul edilebilir. Ancak işçinin evine televizyon almak için avans talep etmesi halinde zorunlu bir durum olmadığından işverenin bu talebi karşılama mecburiyeti de yoktur.
Uygulamada bazı toplu iş sözleşmelerinde zorunlu ihtiyaç şartı aranmaksızın tüm işçilere talepleri halinde avans verilmesi kararlaştırılabilmektedir.

2- İşveren avansı hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda olmalı:
 Avansın talep edilmesi noktasında zorunlu bir ihtiyacın bulunması tek başına yeterli değil. Ne kadar zorunlu bir durum olursa olsun eğer ki işveren maddi olarak zor bir durumdaysa, hatta işçinin ücretini dahi ödemekte zorlanıyorsa avans vermekle de yükümlü tutulamaz.

3- İstenen avans işçinin hizmetiyle orantılı olmalı
: Avans ödemesi ile ilgili bu şart farklı şekilde yorumlanmaktadır. Bir görüşe göre işçiye avans ödenirken işçinin işyerindeki toplam kıdemi göz önünde tutulmalıdır. Örneğin, henüz işe yeni girmiş bir işçinin avans talebi uygun değildir. Yani işçi işe girer girmez hemen avans isterse işveren reddedebilir. İkinci görüşe göre ise bu şart her ay için ayrı ayrı dikkate alınmalıdır ve ancak ay içinde çalıştığı günlerin toplamı kadar avans talep edilebilir. Kanımızca avans talep ederken her iki görüşünde göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır.

Avans ödenmezse ne olur?

Avans ödenmesine ilişkin hükümlerin İş Kanunu’nda yer almaması, ödenmeme/talebi karşılamama halinde ne gibi sonuçların olacağı noktasında tereddütlere neden olmakta. Peki patron talep edilmesine rağmen avans vermezse ne olacak?
Böyle bir durumda işçinin avansı zorla alması veya avans vermeyen patrona ceza uygulanması gibi bir durum yok. Yani her ne kadar Borçlar Kanunu’nda işverene şartlar sağlanması halinde böyle bir yükümlülük verilmişse de cezası olmadığı için uygulanması sıkıntılı bir durum ortaya çıkıyor.
Hal böyle olmakla birlikte iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi noktasında avans ödenmemesinin bazı sonuçları bulunuyor. Nitekim avans alamayan işçi bunu gerekçe göstererek iş sözleşmesini derhal haklı olarak feshedebilir. Ancak bunun için yukarıda saydığımız üç şartın gerçekleşmesi gerekli.
Eğer işçi bu şekilde iş sözleşmesini feshederse ve 1 yıldan fazla çalışması da varsa kıdem tazminatına da hak kazanır.

Avans nasıl ödenmeli?

Ülkemizde beş ve daha fazla işçisi olan işverenler ücretleri bankaya yatırmak zorunda. Eğer işyerinde beşten az işçi varsa ücretler elden ödenebiliyor. Bir işveren avans öderken de aynı kurallara tabidir. Yani eğer işveren ücretleri bankadan ödemek zorundaysa yapacağı avans ödemelerini de bankadan yapmak zorunda.
İşverenin ücret ödemesini bankadan yapmak zorunda olmasına karşın, avansı elden ödemesi halinde işçi başına 161 TL idari para cezası ödenmesi söz konusu.

Avanstan prim kesilecek mi?

Ödenen avansın ödendiği ayın prime esas kazancına dahil edilip edilmeyeceği önemli bir husus. Ödenen avans, işveren tarafından bir sonraki ayın ücretinden mahsup edileceğinden nihai ödeme niteliği taşımaz. Bu sebeple de ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazancına dahil edilmemesi gerekir.
Bir örnek vermek gerekirse; asgari ücretle çalışan bir işçi 2016 Ekim ayında ücretinin yarısı kadar avans almışsa Ekim ayı için aldığı toplam brüt ücret 2.470 TL olur. Şayet Ekim ayı için 2.470 TL üzerinden prim ödenirse 2016 Kasım ayı için brüt asgari ücretin yarısı (yani 823,50 TL) üzerinde prim ödenmesi söz konusu olamayacak ve sigorta primine esas kazanç alt sınırı (1.647 TL) üzerinden prim hesaplanacaktır. Bu da işverenin iki ay için fazla prim ödemesi anlamına gelir. Bu sebeple hem 2016 Ekim hem de Kasım ayları için brüt asgari ücret üzerinden prim hesaplanıp ödenmesi gerekir. 
Bununla birlikte şayet avans ödemesi yapılan işçi ödeme yapılan ayda işten çıkmış ve mahsup/iade işlemi yapılamamışsa bu durumda ileride sorun yaşamamak için yapılan avans ödemesinin brüt ücrete dahil edilerek prim hesaplanması gerekir. 

Dr. Mehmet BULUT 
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı




16 Kasım 2016 Çarşamba

Kadın işçilere getirilen doğum sonrası izinler ve düşündürdükleri

Kadın işçilere getirilen doğum sonrası izinler ve düşündürdükleri

I- Giriş

Ülkemizde kadın istihdamının yetersizliği ve kadınların işlerini erkek çalışanlara göre daha kolay kaybetmeleri açık bir sorun olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Kadınların iş güvencelerine ilişkin bu sorunlar ortada iken bu sorunları ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek yerine gelişmeler gösteriyor ki sorunu tetikleyici pratiği gözetmeyen, eksik yasalarla çalışma hayatımızda yeni kaoslar yaratılıyor. Bunun son örneklerinden biri de şüphesiz ki kadın çalışanlara getirilen yeni doğum sonrası izinlerdir. Bu konuda beklenmekte olan yönetmelik geçen hafta resmi gazetede yayınlandı ve uygulamanın nasıl gerçekleşeceği netlik kazandı.

İşe alım öncesi eleme başlıyor

Aslında kadın çalışanlara karşı ayrımcılık daha henüz iş ilişkisi gerçekleşmeden başlıyor. Gayet net bir biçimde biliyoruz ki kadın adaylara iş görüşmelerinde yaygın olarak kişilik haklarına aykırı bir biçimde bekârsalar, ne zaman evlenmeyi düşündükleri, evli iseler çocuk sahibi olup olmamayı ya da ne zaman olmayı düşündükleri soruları soruluyor. İşe alım tercihleri de buna göre yapılıyor.

İşverenlerin mevcut duruma dahi tahammülleri yok

Ülkemiz çalışma yaşamında kadınların özellikle de analık öncesi henüz gebelik dönemlerinden başlayarak uğradıkları kıyım annelik aşamasında da yaygın bir biçimde sürmektedir. Öyle ki işverenlerimizin kadınların hamilelik esnasında verilmesi gereken;

– Periyodik muayene izinlerine,

– Doğum öncesi ve sonrası 8 er hafta olmak üzere toplam 16 haftalık istirahatlerine,

– Doğum sonrası talebi halinde verilmesi gereken 6 aylık ücretsiz izinlerine,

– Çocuk 1 yaşına gelene kadar günde 1,5 saat emzirme izinlerine

dahi tahammülleri neredeyse yoktur.

Bu yasal izinlerini talep ettikleri için dahi işini kaybeden pek çok çalışan kadın olduğunu biliyoruz. Diğer taraftan doğum izni sonrası işe dönen kadınların ise sıkça karşılaştığımız gibi ya performansları bahane edilerek işlerine son veriliyor ya da çeşitli baskılara maruz kalıyorlar. En sık karşılaşılan uygulama ise görev yerlerini ya da görevlerini değiştirmek suretiyle istifaya zorlanmalarıdır.

II- Yeni getirilen izinler nelerdir?

Yönetmelikle, İş kanunumuzda belirttiğimiz izinlere ek olarak kadın işçiye ve çalışan eşine aşağıdaki ilave izinler getirilmiştir.

– “Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü hâlinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır.” Burada getirilen ve daha önce olmayan kadının doğum esnasında vefatı halinde kullanamayacağı doğum sonrası 8 haftalık izinin babaya verilmesidir.

– “Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinen işçiye, çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık izni kullandırılır” Yurt dışındaki örneklerinde de olduğu gibi evlat edinme halinde dahi analık izni kullanılması getirilmiştir.

– “Analık izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri hâlinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüz yirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüz seksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir.” Görülebileceği gibi doğum yapan kadın veya çalışması kaydıyla kocaya kaçıncı doğum olduğuna bakılarak 60 gün ile 120 gün arasında kısmi süreli (part-time) çalışma imkânı getirilmiştir. Bu yarım günlük izin ücretsiz izindir. Çoğul gebeliklerde bu sürelere 30 gün eklenir.

Kadın işçiye doğum sonrasında verilmesi gereken 6 aylık ücretsiz izin aynen korundu ancak bu izni evlat edinenler ve kadına veya eşine kullanma imkanı getirildi.

Çocuk okul çağına gelinceye kadar kısmi süreli çalışma talebi

Getirilen bu ilave izinler arasında sanırız işverenlerin en çok tepkisini çekecek izin türü ise çocuğun okul çağına gelmesine kadar olan sürede doğum yapan kadın işçinin veya çalışan eşinin kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilmesidir. Bu yaklaşık 6 yıl süreyle bir çalışanın kısmi süreli yani yarı zamanlı çalışması anlamına gelmektedir.

III- İşverenin kısmi çalışma talebini uygun bulma serbestisi

Yönetmelik, işverenin işçiden gelen bu kısmi çalışma talebini belirli sektörler itibariyle mutlaka kabul etmek zorunluluğu olmadığını gösteriyor. İlgili maddeler aynen şöyle;

“ a) Özel sağlık kuruluşlarında ilgili mevzuat uyarınca mesul müdür, sorumlu hekim, laboratuvar sorumlusu ve sağlık hizmetinden sayılan işlerde tam zamanlı çalışması öngörülenler tarafından yerine getirilen işlerde,

b) Nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları için durmaksızın birbiri ardına postalar hâlinde işçi çalıştırılarak yürütülen sanayiden sayılan işlerde,

c) Nitelikleri dolayısıyla bir yıldan az süren mevsimlik, kampanya veya taahhüt işlerinde,

ç) İş süresinin haftanın çalışma günlerine bölünmesi suretiyle yürütülmesine nitelikleri bakımından uygun olmayan işlerde, işverenin uygun bulması hâlinde yapılabilir.”

Görülebileceği gibi aslında başta sağlık işleri olmak üzere vardiya sistemi ile çalışılan sanayi işlerinde ve mevsimlik işlerde çalışan ve ülkemiz çalışanlarının önemli bir kısmını oluşturan kesimin bu talebi işverenin “uygun görmesine” bağlanmıştır. Bu da işverenin dilediği talebi kabul edip istemediğini kabul etmemesi ve ortaya kaçınılmaz olarak bir ayrımcılık sorununun çıkması sonucunu doğuracaktır.

Kısmi süreli çalışma talep eden işçi işten çıkarılmaya karşı nasıl korunacak?

Diğer taraftan yönetmelikte bu talebin iş sözleşmesinin feshi (işten çıkarma) konusunda geçerli neden teşkil etmeyeceği belirtilse de bunun feshe karşı yeterli bir koruma sağlamayacağı açıktır. Bu tespiti nasıl yapabiliyoruz derseniz şu somut örneği verebilirim; hamilelikte işten çıkarma konusunda geçerli bir neden değil ama ülkemizde pek çok kadın işini bu nedenle kaybediyor. Çünkü işverenler özellikle de İş güvencesi yasası hükümlerinin geçerli olmadığı işyerlerinde zaten işten çıkarma konusunda geçerli bir neden göstermek zorunda değiller. Hal böyle olunca da pek çok farklı nedene dayanarak fesih yapmak mümkün olmaktadır.

IV- Sonuç

Özetle bu yasa ve yönetmelik, aslında toplumda doğurganlığı arttırmayı ve kadını çalışma hayatından çekmenin temel alındığı bir hukuki düzenleme gibi duruyor. Konuya çalışma hayatı açısından bakacak olursak da iş güvencesinin yeterli olmadığı ülkemizde geçmişte sadece kadın çalışanı işinden eden analık izinleri getirilen kısmi çalışma uygulamaları ile birlikte erkekleri de işinden edecek gibi görünüyor.

Hüseyin İrfan FIRAT
Personel ve İK Yönetimi Danışmanı
hifirat@insangucu.com.tr