Sayfalar

30 Ekim 2015 Cuma

Benim Otelimin Bir Stratejisi var mı - Dr Senem Yazıcı

Benim otelimin bir stratejisi var mı?

"Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur." - Peter F. Drucker


Son 20 yıldır krizlerle mücadele eden bir otel sektörü ile karşı karşıyaydık. Biri bitmeden diğer olumsuzluklar başlıyordu. "Krizlerle yaşaya yaşaya, krizlerle nasıl mücadele edilmesini öğrendik!" diyenleri çok duydum. Hiç kimse yarın kapatmak için otel açmaz, ya da almaz. Ama gelin görün ki; son yıllarda otellerin çok fazla el değiştirmesi, kapanması gündemimizden bir türlü inmiyor. İş verenlerin otelciliğe bakış açıları kâr etmeyen işletmeden kurtulma yoluna giderken, çalışanlar işsiz kalma ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Otellerin başarılı olarak varlığını sürdürebilmeleri doğru stratejilerin belirlenmesinde ve hedeflerin tutturulmasında yatıyor ise, neden bu sorunları yaşıyoruz. Otelciliği etkileyen dış faktörler olduğu kadar iç faktörler de etken olabilir. 

Bu çerçeveden baktığımızda benim aklımda bazı sorular beliriyor.

Gerçekten krizleri yönetebildik mi? Otelciliğin devamı ve başarısı için ihtiyaç olan stratejileri doğru olarak belirleyebiliyor muyuz? Geleceğin doğru kurgulanması için stratejik kararların alınarak uygulanmasında ve yaşanan sıkıntılar sonucunda sorgulamamız gerekenler nelerdir?  Türkiye otelcilik endüstrisinin belirgin bir stratejisi var mı? Eğer var olduğunu kabul edersek, bu sadece yarını mı kapsıyor? Yoksa, gelecek 5 yıla yönelik mi? Günü kurtarma politikası ne zaman gündemimizden çıkacak? Bugünü ve yarını değil de geleceği ve gelecek nesillere neyi nasıl bırakacağımız konusunda neler yapıyoruz?

Biz araştırmalarımıza soru sorarak başlarız. Akademisyenler olarak hedefimiz sorulara ve sorunlara cevapları araştırmak ve onları bulmaktır. Bu cevapları analiz etmek ve sonra da bunları geniş kitleler ile paylaşarak, onları daha doğru yönlendirebilmek ve uygulama aşamalarında da başarılarını sağlamak amacıyla  yol gösterici olabilmektir.

'Strateji' denilince herkesin aklına ne geliyor bilemiyorum! Belki de popüler bir terim ya da yapmadan olunamayacağı inancı hâkim olabilir. Esasında stratejinin bilinçli mi bilinçsiz mi yapıldığı sorgulanmalıdır. Bilinçli yapmak deyince, bilerek ve anlayarak hareket etmek geliyor aklıma. Bilinçsiz yanı ise popüler ve moda olduğu için, herkes yapıyor diye yapmak olarak algılıyorum.

Eğer bir şeyi gönülden inanarak yaparsanız mutlaka sizi doğruya ve başarıya götürür düşüncesindeyim. Ama bunu bir de bilgi ve akıl ile birleştirirseniz mükemmel sonuç alabilirsiniz. Burada sizlere stratejiyi tanımlayacak ya da akademik bilgiler verecek değilim. Çünkü buna ihtiyacınız varsa nereden, nasıl bulmanız gerektiğini biliyorsunuzdur.

Ben bu yazımda size stratejinin neden gerekli olduğu ve halen sürdürmekte olduğumuz bir araştırmadan bahsedeceğim. Stratejiyi tanımlayan birçok bilim insanı vardır. Kısaca öngörü ile şartları iyi değerlendirmek ve rekabette lider olmak, kazanmak için yapılan planlar bütünü olarak kabul edersek; ne kadar zor olduğunu anlamış oluruz. Kültürel ve aile yapısı içinde büyürken bu özelliğe sahipseniz, yaşamınızın değişik zamanlarında çeşitli nedenler sizin bu yönünüzü geliştirdiyse, doğal olarak hayatınıza adapte edebilme şansına da sahip oluyorsunuz. Ya da sonradan okuyarak, öğrenerek hayatınızın bir parçası oluyor. Ben bu dersi verirken, öğrencilerimin hayatlarının her anında stratejik kararlar aldıklarını ama çok farkında olmadıklarını anlatırım. Şirketlerde çalışırken iş için alınan stratejik kararlar ile sosyal ve özel hayatınızda aldığınız stratejik kararlar arasında fark görmüyorum. Hepsi de daha huzurlu, mutlu, kazançlı, iyi bir yaşama sahip olmak amacıyla verilen bir mücadele içindir.    

Hayat bir yarış ve rekabet zinciri olduğuna göre, alınan kararlar da bir o kadar önemli oluyor. Bugün alınan kararın yarını ve ilerisini etkilediğini göz önünde bulundurulması gerekir. Öğrencilerimizin lise bitimi ve üniversite başlangıcı alacakları kararlar, iş hayatlarının şekillenmesi için çok önemlidir. Stratejisini iyi çizebilenler ve belirleyenler başarılı olma konusunda hiçbir problem yaşamamaktadırlar. Ama yanlış bir stratejiyse, sonucunun çok sonra ortaya çıkacak olan problemler yumağının başlangıcı olabileceğini hesaplamak gerekir.

Bu durumda otellerimizin başarılı bir geleceği için doğru stratejik kararların alınması da bir o kadar önemli olmaktadır. Sorumuz ve sorunumuz da burada başlamaktadır. Bu kararları alırken, nerede hata yapıyoruz ki, sonrasında bize yanlış stratejik kararlar alındı denilebiliyor. Otellerimizin yapısal ve farklılıklarından dolayı alınan stratejik kararlar diğer işletmeler ile aynı olmuyor ve olamaz da. Bir yerlerde sorun var ama nerede?

Bu çerçevede iki strateji profesörü Prof Dr. Fevzi Okumuş (Strateji Profesörü/ University of Central Florida,
Rosen College of Hospitality Management, Orlanda, FL, USA) ve Doç Dr. Mehmet Ali Köseoğlu (American University of The Middle East), İNKAY Başkanı Avni Aker ve ben bir anket çalışması başlattık. Sizlerin geçmiş tecrübelerinizden yararlanarak sorunu tespit etmek ve analizlerimiz sonucunda, bulgularımızı sizlerle paylaşmak üzere. Geçmiş ve yaşanmış tecrübelere bakarak, geleceği doğru kurgulayabilmek için bu tür araştırmaları yapmamız ve sizlere bu bilgileri derleyip aktarmamız işletmelerde yararlı sonuçlar alınmasını sağlayacaktır.

Şunu da kabul ediyorum: belki de henüz böyle bir sorun olmadığını düşünebilirsiniz! Ama ya varsa? Ve sonuçlar size rekabette bir adım ileri gidebilmeniz için çok büyük bir avantaj sağlayacaksa? Sizler de tecrübeleriniz ile size ve sizden sonraki nesile bir katkıda bulunmak istemez misiniz?

Eğer cevabınız evet ise; otel yöneticisiyseniz; ben de geleceğe yatırım yapmak ve bilgilerimi ilgili kişilerle ve sektör mensuplarıyla paylaşmak istiyorum diyorsanız; sizleri aşağıda internet linkini verdiğim anketimizi doldurmaya davet ediyorum. Sizlerin değerli katkılarıyla  çalışmalarımızı tamamladığımızda, sonuçları yine sizlerle paylaşacağız. İşte o zaman sizler de bu anketi doldurarak konaklama işletmeciliğine ne kadar yararlı bir katkı sağladığınızı fark edeceksiniz. Kısacası, "size yardım edebilmek için, bize yardımcı olun".


Anket Linki:
https://tr.surveymonkey.com/r/INKAY


"Geçmişten öğren, bugün için yaşa, yarın için umut et."
- Albert Einstein

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…


28.10.2015 - 18:00:50

 

15 Ekim 2015 Perşembe

E-Tebligat hakkında bilinmesi gerekenler

E-Tebligat hakkında bilinmesi gerekenler

1 Ocak 2016 tarihinden itibaren  “elektronik tebligat” uygulaması başlıyor. Söz konusu uygulamanın hayata geçmesiyle birlikte, hali hazırda vergi daireleri tarafından vergi mükelleflerine kağıt ortamında posta veya memur yoluyla yapılan bildirimler(ödeme emri vb.) “elektronik ortamda ya da kısa mesaj yoluyla” yapılacak.

Kimler elektronik tebligat adresi almak zorunda?

456 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereği;

Kurumlar Vergisi mükellefleri; Sermaye Şirketleri (Anonim şirketler, Limitet şirketler, Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler),Kooperatifler, İktisadi Kamu Müesseseleri, Dernek ve Vakıflara Ait İktisadi İşletmeler, İş Ortaklıkları,

Ticari, zirai ve mesleki yönden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar; şahıs işletmeleri(Adi Ortaklıklar, Kolektif ve Adi Komandit Şirketler, Avukatlar, Doktorlar, Emlakçılar, Kasaplar, Manavlar ve benzerleri)  

 01 Ocak 2016 tarihine kadar bağlı bulundukları vergi dairesine başvurarak “elektronik tebligat” adresi alacaklar.

Kimler elektronik tebligat adresi almak zorunda değil?

Basit usule tabi olan ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler, Ücret geliri elde edenler, Gayrimenkul sermaye İradı geliri elde edenler, Menkul sermaye iradı geliri elde edenler, Değer artış kazancı elde edenler, Arızi kazanç elde edenler,

Mal Müdürlüklerinin, elektronik tebligat sistemine teknolojik uyum çalışmaları devam ettiğinden, Mal Müdürlüklerinde, kurumlar vergisi mükellefiyeti veya ticari, zirai ve mesleki yönden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanların, 1 Ocak 2016 tarihine kadar” Elektronik Tebligat Adresi “ alma zorunlulukları bulunmamaktadır.

Başvuru yazılı yapılacak

Elektronik tebligat adresi almak isteyen şirketler veya şahıs işletmeleri, 456 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ekinde bulunan formları dolduracaklar ve bu formla başvurularını gerçekleştirecekler. Şirketler, tebliğ ekindeki ek:1 formunu şahıslar ise, ek:2 formunu dolduracaklar.

Başvuruyu sadece kanuni temsilciler yapabilecek

Elektronik tebligat başvurusunu, bizzat mükellefin kendisi veya yetkili olduğu ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş kişiler yapabilecek. Vekaletle başvuru yapılmak istenmesi durumunda, vekaletnamede kişinin, “e-tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yetkili olduğu” ibaresi bulunacak. Söz konusu ibarenin bulunmadığı vekaletnamelerle başvuru yapılamayacak. Ayrıca doldurulan başvuru formuna, başvuru formunu imzalayan kişinin yetkili olduğuna dair belgeler (Ticaret Sicil Gazetesi, Vekaletname vb.) ile imza sirküleri veya imza beyanları ek yapılacak.

Başvuru esnasında kullanıcı kodu, şifre ve parola verilecek

Elektronik tebligat başvurusu esnasında sadece şirketlere, internet vergi dairesi kullanıcı kodu, şifre ve parola verilecek. Şirketler, bu şifreleri kullanarak sistem tarafından oluşturulan elektronik tebligat adresini kullanmaya başlayacaklar. Gelir vergisi mükelleflerine elektronik tebligat adresi verilecek ancak internet vergi dairesi kullanıcı kodu, şifre ve parola verilmeyecek. Bu mükellefler, sisteme her girişlerinde sistem tarafından kimlik doğrulaması yapılmak suretiyle elektronik tebligat uygulamasını kullanabilecekler.

Bilgilendirme tercihi yapılabilecek

Elektronik tebligat adresi başvuru formunda bulunan, cep telefonu kısa mesaj servisi veya e posta bilgilendirme tercihlerinden herhangi birisi ya da aynı anda her ikisi de seçilebilecek. Tavsiyemiz, mağduriyet yaşanmaması için her iki bilgilendirme yolunun birlikte tercih edilmesi yönündedir.

Özel usulsüzlük cezası uygulanacak

Elektronik tebligat adresi alması gerektiği halde, 1 Ocak 2016 tarihine kadar almayan kurumlar vergisi mükelleflerine, 1.300 TL, kapsama giren gelir vergisi mükelleflerine ise 660 TL, özel usulsüzlük cezası uygulanacak.

Cumhur Çetin
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir - Denetçi
Denetimciler Bağımsız Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.

Tarih: 15/10/2015

Kaynak:www.MuhasebeTR.com

 

5 Ekim 2015 Pazartesi

İşveren yıllık izninizi kesebilir mi

İşveren yıllık izninizi kesebilir mi?

Rahat bir şekilde yıllık izninizde dinlenirken telefonunuz çalsa ve patronunuz izninizi kesip işe gelmenizi istese ne yaparsınız? 

Okurlarımızdan Nihal Hanım göndermiş olduğu e-postasında şöyle diyor:
“Üç yıldır bir giyim mağazasında çalışı
yorum. Eylül ayında yıllık izne ayrıldım, ancak iznimin dördüncü gününde patronum telefonla aradı ve işler yoğun olduğundan iznimi keserek işe başlamamı söyledi. Tabii işten kovulma korkusundan itiraz edemedim ve işe başladım. Yıllık izindeyken patronumun beni çağırması ne kadar doğru? Böyle bir hakkı var mı?”
 Nihal Hanım, dinlenme hakkı, anayasanın siz çalışanlara tanımış olduğu bir hak. Yıllık izin de dinleme hakkının bir parçası ve İş Kanunu’nda düzenlenmiş. Dolayısıyla bir işveren, işçisine yıllık izin kullandırmama gibi bir davranışta bulunamaz.
Ayrıca işveren, kanunla tanınmış yıllık izin süreleri içinde işçiye ücret ödemeye de devam eder. İşçi de kesinlikle yıllık izin hakkından vazgeçemez ve “kullanmak istemiyorum” diyemez.
Bir işçinin yıllık izne hak 
kazanabilmesi için, işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olması gerekli. Yani işyerinde bir yıldan az kıdemi olan bir işçi işvereninden yıllık izin isteyemez.

İşveren ceza ödemek zorunda kalabilir
Diyelim ki işvereniniz yıllık izninizi kestirdi ve işe başladınız. Daha sonra da yıllık izninizin kalan bölümünü kullandırtmadı. Bu durumda ne olacak?
Talep etmesine karşın yıl içinde işveren işçiye yıllık izin vermezse işçi, durumu, bağlı olduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne bildirebilir. Bu durumda işveren, izin kullanamayan işçi başına 270 TL para cezası ödemek zorunda kalacaktır.
Ayrıca yıllık izin hakkını kullanamayan işçi durumu işverene bildirerek derhal iş sözleşmesini feshedip işten ayrılabilecektir. Bu durumda işçi bir yıllık kıdemi doldurduğu için kıdem tazminatı da alabilecektir. 

Yıllık izin süreniz ne kadar?
Bir işçinin bir yıl içinde ne kadar yıllık izin kullanabileceği işyerinde çalıştığı süreye göre değişiyor. Buna göre yıllık izin sürelerini şöyle gösterebiliriz:
Hemen belirtelim ki bu süreler kanunda öngörülmüş asgari süreler olup istenilirse iş sözleşmeleri ile arttırılabilir.
Ayrıca yeraltı maden işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün arttırılarak uygulanır. 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık izin süresi ise 20 günden az olamaz.

İşveren yıllık izninizi bölemez
Nihal Hanım’ın başına gelen olayda olduğu gibi işverenin yıllık izindeyken sizi işe çağırması mümkün değil. Eğer işveren böyle bir ç
ağrıda bulunursa işçi bu çağrıya uymak zorunda da değil.
Nitekim Yargıtay 2014 yılındaki bir kararında aynen şöyle diyor:
“Davalı işverenin, 17.08.2009 tarihine kadar yıllık izne ayrılmış davacı işçiyi, iznini keserek göreve çağırma hakkı bulunmamaktadır. İşçi tarafından da bu çağrıya uyma zorunluluğu yoktur. Hal böyleyken, davacının yıllık izinde bulunduğu bir sürede düzenlenen devamsızlık tutanaklarına da hukuken geçerlilik tanınamaz.”
Dolayısıyla şayet işveren yıllık izni kesip işe başlamadığınız için sizi işten çıkarırsa işe iade davası açıp tekrar işe dönmeniz mümkün.
Ayrıca normal şartlar altında işveren işçiye yıllık iznini kesintisiz şekilde yani bölmeden kullandırtmak zorunda. Ancak, izin süreleri, işçi ile işverenin anlaşması halinde bir bölümü 10 günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebilir.

Kaynak: Meydan Gazetesi - Mehmet Bulut - 02.10.2015