Sayfalar

30 Ekim 2014 Perşembe

Emekli aylığıma haciz gelirse

Emekli aylığıma haciz gelirse

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93.maddesine göre  sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri , sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları ,devir ve temlik edilemez.

Gelir, aylık ve ödenekler ; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir ,aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler ,borçlunun muvafakati  bulunmaması halinde  ,icra müdürü tarafından reddedilir.

Buna göre  emekli aylıklarından emeklinin muvaffakati yoksa;

Nafaka alacakları ve SGK nın alacakları dışında emekli aylığından kesinti olamaz. Haciz ve bloke konulamaz.

Fakat biliyorsunuz bir süredir  Vergi daireleri kendi icra daireleri aracılığı ile e-haciz yapıyor  ve emekli aylıklarına haciz işlemi uyguluyor.

Halbuki emekli veya dul yetim hak sahibinin aylığımdan kesinti yapılsın müracatı yazılı izni olmadan Vergi dairesi alacakları için emekli maaşından kesinti yapamaz.

SGK emekli maaşlarını yatırırken ilgili Banka farklı bir kodla ayrı hesap açar ve bu hesaba normalde haciz konulmaz. 

Fakat vergi daireleri emekli aylıklarına  e-haciz uyguluyor. Böyle bir durumla karşılaştığınızda Vergi dairesine  e-haciz uyguladıkları hesabın emekli aylık hesabı olduğuna dair bankadan alacağınız yazı ile itirazda bulunuyorsunuz. Vergi dairesi itirazı kabul ederde e-haczi  kaldırırsa emekli maaşı üzerinden sorun yok.

Eğer itirazı  kabul etmez e haczi kaldırmaz emekli maaşına kesinti uygulamaya devam ederse  işlemin iptali için vergi mahkemesinde dava açılması gerekir.

Aslında  emeklinin emekli aylık hesabına haciz konmuşsa, emekli haczi koyduran icra müdürünü şikayet edebilir. Çünkü haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilmesi gerekir.Buna göre hala daha haciz uygulanıyorsa  icra memuru tarafından haciz istenmişse ilgili memuru bulunduğunuz yerin Cumhuriyet Savcısına ve icra tetkik merciine şikayet etmeniz gerekir.

Ülkemizde emekliliğin zor olduğu maaşların düşük olduğu düşünülürse e-haczin uygulanmasının ne kadar insafsızca olduğu anlaşılacaktır.

Dilek ETE

28 Ekim 2014 Salı

Taşeron işçisinin ücretini asıl işveren takip edecek

Eylül ayında yürürlüğe giren Torba Yasa’ya göre devlet kendisi bir işveren olarak, her durumda, çalışan taşeron işçisinin kıdem tazminatını kendisi ödeyecek. Devlete ait işyerlerinde çalışan işçiler bundan böyle ‘tazminatım kalır mı?’ endişesi taşımayacak.

Ancak kıdem tazminatı sadece kamuda garanti. Özel sektör işverenlerinin ‘müteselsil sorumlulukları’ devam ediyor. Özel sektörde iş alan taşeron işveren, işçisinin kıdem tazminatını ödemezse, ancak mahkeme kararıyla asıl işverenden tazminat istenecek.
Torba Yasa diğer maddelerde taşeron çalışanlar açısından kamu - özel ayrımı yapmadı. Ücret, yıllık ücretli izin konularında asıl işveren sorumluluk üstlenecek. Asıl işverenler, alt işverenlerin ücret ödemelerini ayra bir kontrol edecek.  
Bugüne kadar, ücretlerin ödendiğini gösteren tek bir makbuz veya banka hesap hareketine bakan asıl işverenler, bundan sonra detaylı bir ücret kontrolü yapacak.

Mesaiyi de takip edecekler

Asıl işveren, taşeron işçilerinin tüm ödemelerini detaylı olarak takip edecek. Çalışan hakları bakımından olumlu olan bu işlem asıl işverenlerin yüklerini artıracak.  
Asıl işverenler, insan kaynakları birimindeki çalışan sayısını artırmalı. Bordroların imzalı olup olmadığını, fazla mesai bölümlerinin düzenlenip düzenlenmediğini gözden geçirmeli. Ayrıca, genel tatil, bayram ücretlerinin verildiğini de incelenmeli. Bir işçi alacağı doğduğu zaman asıl işveren olarak bu eksik ödemeleri hemen yapmalı. Kontroller, alt işveren işçilerinin talebi üzerine de yapılabilecek.

Ücretler hakedişten kesilecek
Taşeron işçilerin ücret ya da fazla mesaileri zamanında ödenmiyorsa, işi veren asıl işveren, taşeron işverenin hakedişinden kesinti yaparak ücret ödemelerini yapabilecek. Mahkemeye gerek kalmaksızın ödemeler işçiye hak ettiği işgünlerinden yapılacak. Alt işveren çalıştırmak isteyen işverenler, artık bir kere değil iki kere düşünecek.

Yıllık izin kontrol yetkisi

Alt işverenin işçilere yıllık izin kullandırdığını da asıl işveren kontrol edecek. Yıllık izin defterleri aylık olarak kontrol edilecek. Yıllık izinde ön koşul, 12 aylık sürenin tamamlanması. Genellikle taşeron işçileri 10, 11 ay çalıştırıldığı için hiçbir zaman ücretli izin alamıyor. Bundan böyle işçinin çalışma süresi, taşerondaki çalışma süresine göre değil, asıl işverenin işyerlerindeki kıdeme göre hesap edilecek. İşçi, farklı taşeronlarda, farklı sürelerle çalışmış olsa bile, bütün bu çalışmalarını asıl işverenin işyerinde gerçekleştirmişse yıllık izin hesap edilirken, çalışılan tüm süreler birleştirilecek ve bunun karşılığı olan izin işçiye verilecek.
Eğer alt işveren çalışanına bu birleştirilmiş süreler üzerinden yıllık iznini kullandırmıyorsa, burada asıl işveren de sorumlu olacak.
İhale Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapan Yönetmelikle, kamu kurumları da yukarıda sıraladığımız asıl işveren yükümlülüklerini yerine getirecek.

Asıl işverenler iyi düşünsün

Her 10 çalışandan sadece birisi kıdem tazminatı alıyor, 10 taşeron çalışanından sadece üçü yıllık izin kullanıyor. Taşeron işçilere işverenleri haklarını vermiyor, işçilik maliyetlerini düşürerek iş yapmaya çalışıyorlar. Sonuçta kaybeden çalışan oluyor.
Torba Yasa’daki düzenlemeler son derece önemli. Hakların istismarının önüne geçilmeye çalışılıyor. Ancak neredeyse bütün sorumluluklar asıl işverene geçiyor. Taşeron olan işverenlere bir anlamda gün doğuyor. Aslında yasanın bu noktada taşeronluk sistemini tekrar gözden geçirmesi ve kimlerin taşeron olabileceğini dikkatle tespit etmesi gerekirdi.
Asıl işverenler işçi kadrolarını tekrar gözden geçirsinler, gerçekten taşeron işçisine ihtiyaçları varsa, özellikle denetimlerde sorun yaşamak istemiyor, başkasının işçilerini takip etmek istemiyorlarsa, bu işçileri kendi kadrolarına dahil etsinler.

Kaynak: Milliyet Gazetesi - Cem Kılıç - 28.10.2014

16 Ekim 2014 Perşembe

Tozla mücadele ile ilgili uygulamalara ilişkin tebliğ

02 Ekim 2014 Tarihli Resmi Gazete  Sayı: 29137  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

Tozla mücadele ile ilgili uygulamalara ilişkin tebliğ

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; pnömokonyoz yönünden değerlendirme yapacak okuyucuların eğitimleri, sayısı, okuyucuların pnömokonyoz değerlendirmedeki süreçleri ve buna bağlı işveren yükümlülükleri ile pnömokonyoz yönünden değerlendirilecek akciğer radyografileri ile ilgili usul ve esasları belirlemektir.

 

Kapsam

 

MADDE 2 – (1) 5/11/2013 tarihli ve 28812 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tozla Mücadele Yönetmeliği kapsamındaki işyerlerine uygulanır.

 

Dayanak

 

MADDE 3 – (1) 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 30 uncu maddesi, 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 34 üncü maddesi ile Tozla Mücadele Yönetmeliğine dayanılarak hazırlanmıştır.

 

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Bakanlık: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,

b) ILO: Uluslararası Çalışma Örgütünü,

c) Genel Müdürlük: İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünü,

ç) İSGÜM: Genel Müdürlüğe bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğünü,

d) Okuyucu: ILO Uluslararası Pnömokonyoz Radyografileri Sınıflandırılması konusunda eğitim almış hekimi,

e) Rehber: Güncel ILO Pnömokonyoz Radyografilerinin Uluslararası Sınıflandırması rehberini,

f) SGK: Sosyal Güvenlik Kurumunu,

g) Akciğer radyografisi: En az 35x35 cm ebadında ILO Uluslararası Pnömokonyoz Radyografileri Sınıflandırılması Rehberindeki kriterlere göre değerlendirilebilir standart akciğer radyografisini veya dijital akciğer radyografisini,

 

ğ) ILO standart radyografileri: Rehberde yer alan kriterlere göre akciğer radyografilerinin pnömokonyoz yönünden sınıflandırma işlemi sırasında kullanılan, ILO’dan temin edilen; standart radyografileri veya standart radyografilerin dijital görüntülerini,

h) Yönetmelik: Tozla Mücadele Yönetmeliğini,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Okuyucu Eğitimi ve Değerlendirme

Pnömokonyoz okuyucu eğitimi

MADDE 5 – (1) Pnömokonyoz okuyucu eğitimleri aşağıda belirtildiği şekilde düzenlenir:

a) ILO Uluslararası Pnömokonyoz Radyografi Sınıflandırılması okuyucu eğitimi İSGÜM tarafından düzenlenir.

b) Okuyucu olmak isteyen hekimler için başvuru ile ilgili hususlar İSGÜM resmi internet adresinden duyurulur.

(2) 11/10/2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 5 inci maddesinde geçen, sigortalıların meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü kaybı oranları tespitinde esas alınacak sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili sağlık hizmeti sunucularında görevli hekimlerin başvuruları öncelikli değerlendirilir.

 

(3) Eğitimi başarı ile bitiren hekimlere Yönetmeliğin Ek-4’ündeki örneğe uygun sertifika düzenlenir.

 

(4) Başvurular dâhil okuyucu eğitimine dair iş ve işlemlerin elektronik ortamda yapılması ile ilgili düzenlemeler İSGÜM tarafından belirlenir.

 

Akciğer radyografisi ve pnömokonyoz yönünden değerlendirme süreci

 

MADDE 6 – (1) 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 15 inci maddesinde belirtilen durumlarda vepnömokonyoz yapan tozlara maruz kalan çalışanlar için işyeri hekimince belirlenen sıklıkta ILO UluslararasıPnömokonyoz Radyografileri Sınıflandırılmasına uygun olarak rehberde yer alan standartlarda akciğer radyografileriçekilir.

 

(2) Pnömokonyoz yönünden yapılan periyodik sağlık muayenelerinde Yönetmeliğin Ek-2’sinde verilen“Pnömokonyoz Tanı Şeması” dikkate alınır.

 

Akciğer radyografisi teknik kalitesi

 

MADDE 7 – (1) Akciğer radyografisinin teknik kalitesini değerlendirmek için kullanılan derecelendirme kriterleri aşağıda belirtilmiştir;

 

a) 1. Derece: İyi kalitede olan radyografi,

 

b) 2. Derece: Kabul edilebilir, pnömokonyoz radyografisi sınıflandırmasını bozması muhtemel teknik hatasıolmayan radyografi,

 

c) 3. Derece: Kabul edilebilir, bazı teknik hataları olan fakat sınıflandırma amaçları için hala yeterli nitelikte olan radyografi,

 

ç) 4. Derece: Sınıflandırma amaçları için kabul edilemez olan radyografi

 

olarak ifade edilir.

 

(2) Eğer teknik kalite 1. derece değilse, teknik hatalar hakkında bir yorum yapılmalıdır.

 

(3) Çekilen akciğer radyografilerinin teknik kalitesi birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen derecelerden birinde olmalıdır.

 

(4) Sınıflandırma için kabul edilemez olan 4. derecede çekilen akciğer radyografilerinin okuyucular tarafından değerlendirmeye alınmaz.

 

(5) Okuyucular, akciğer radyografilerinin teknik kalitesinin 4. derece olduğunu tespit etmesi durumunda nihai sonuç raporunda belirtir. İşveren, nihai sonuç raporunda 4. derece olarak kendisine bildirilen akciğer radyografisine sahip çalışanlarının tekrar akciğer radyografilerinin çektirilmesini sağlar.

 

Görüntüleme

 

MADDE 8 – (1) Sınıflandırılacak radyografiler ve standart radyografilerin görüntülenebilmesi için negatoskoplar; okuyucunun çapı sadece bir milimetre olan opasiteleri görebilmesi için yaklaşık 250 milimetrelik bir mesafede olmalıdır. Gerektiğinde bu mesafe iki misline kadar çıkartılabilir. Aynı zamanda radyografinin tümünü değerlendirmek esastır.

 

(2) Akciğer radyografisinin konulacağı negataskop en az iki gözlü olmalıdır. Sınıflandırılacak radyografi ile ILO standart radyografiler arası kıyaslamaya olanak veren en az üç gözlü negataskop un kullanılması önerilmektedir.

 

(3) Değerlendirilecek radyografi ortaya, karşılaştırma için kullanılacak ILO standart radyografileri yanlara konulmalıdır. Diğer ILO standart radyografileri de karşılaştırma için okuyucunun kolayca erişebileceği bir mesafede olmalıdır.

 

(4) Dijital akciğer radyografilerinde rehberdeki kriterlere ve standartlara uyularak okuma yapılır.

 

(5) Dijital akciğer radyografilerinin görüntüsünün incelenmesi, değerlendirilmesi ve sınıflandırılması işleminde, ILO’dan temin edilen, ILO standart radyografilerinin dijital görüntüleri kullanılır.

 

(6) Dijital akciğer radyografi görüntüleri, tanısal radyoloji için tasarlanmış medikal düz panel monitörlerde görüntülenmelidir. Diyagonal ekran, her görüntü için en az 21 inç (54 cm), maksimuma minimum aydınlatma oranı en az 50, maksimum en az 250 kandela/m , piksel aralığı 210 µm daha büyük olmayacak şekilde ve çözünürlük an az 2,5çizgi çifti/mm olacak şekilde olmalıdır. Dijital akciğer radyografi görüntüsü ve ILO standart radyografilerinin dijital görüntüleri, eş zamanlı, aynı boyutlarda ve yan yana görüntülenmelidir.

 

(7) Görüntüleme yüzeyleri temiz ve aydınlatma yoğunluğu bütün yüzeylerde aynı olmalıdır.

 

(8) Odadaki genel aydınlatma, doğrudan gün ışığı olmaksızın düşük düzeyde olmalıdır. Oda sessiz, rahat ve dikkat dağıtıcı şeylerden uzak olmalı ve radyografi oturur pozisyonda okunmalıdır.

 

Okuyucu sayısı, rapor ve rapor sonuçları ile kayıtların saklama süresi

 

MADDE 9 – (1) Çalışanların pnömokonyoz yönünden akciğer radyografilerinin değerlendirilmesi, en az iki okuyucu tarafından yapılır.

 

(2) Okuyuculardan her biri radyografilerin değerlendirmesini bağımsız olarak rehbere göre yapar.

 

(3) Okuyucular arasında farklılık gösteren değerlendirme sonuçları, okuyucular tarafından birlikte değerlendirilerek nihai değerlendirme sonuçları işverene yazılı olarak bildirilir.

 

(4) Okuyucuların nihai değerlendirme sonuçlarına ilişkin raporunu alan işveren Yönetmeliğin Ek-3’ünde verilen “ILO Uluslararası Pnömokonyoz Değerlendirme Kategorisi Çizelgesi”ne göre;

 

a) “Kategori 0” olarak değerlendirilenlerin aralıklı muayenelerle takibinin yapılmasını sağlar,

 

b) “Kategori 1 ve üzeri” olarak değerlendirilenlerin raporlarını rapor sahibi ile birlikte, sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularına sevkini sağlamak üzere SGK il müdürlüğüne gönderir.

 

(5) Yetkili sağlık hizmet sunucusu, düzenlediği raporların birer örneğini ilgili işverene gönderir. İşveren, meslek hastalığı tanısı konulması durumunda yetkili sağlık hizmet sunucusunun, çalışanla ilgili düzenlediği raporda belirtilen hususları dikkate alarak uygun çalışma koşullarını sağlar.

 

(6) İşyeri hekimi; muayene ve tetkiklerin sonucuna göre, çalışanın toza maruz kalacağı işlerde çalıştırılmaması da dâhil, her türlü koruyucu ve önleyici tedbirleri belirler ve işverene tavsiyelerde bulunur.

 

(7) Çalışanların sağlığı ile ilgili düzenlenen her türlü form, tetkik, sonuç ve raporlar çalışanın kişisel sağlık dosyasında saklanır. Mevzuatta özel olarak belirtilmeyen kişisel sağlık dosyalarının kayıtları çalışanın işten ayrılma tarihinden itibaren 15 yıl süreyle işveren tarafından saklanır.

 

(8) İşyeri ortamındaki tozlardan kaynaklanan hastalıkların yükümlülük süresinin bu süreyi aşması halinde, evrakların işyerinde saklanması hastalıkların yükümlülük süresine göre uzar.

 

(9) Dijital akciğer radyografileri, ILO Rehberinin “ILO sınıflandırmasının dijital göğüs radyografi görüntülerinin sınıflamada kullanımı” ile ilgili kriterlerine göre arşivlenir.

 

Dijital akciğer radyografileri

 

MADDE 10 – (1) Dijital akciğer radyografileri, ILO Rehberinin “ILO sınıflandırmasının dijital göğüs radyografi görüntülerinin sınıflamada kullanımı” ile ilgili kriterlerine uyulur.

Okuyucu listeleri

MADDE 11 – (1) Okuyucu listeleri, Genel Müdürlük veya İSGÜM’ün internet sayfasında ilân edilir.

Yürürlük

MADDE 12 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 13 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

 

13 Ekim 2014 Pazartesi

Asgari geçim indiriminde bitmeyen sorunlar

Asgari geçim indiriminde bitmeyen sorunlar

 

Anayasamıza göre mükelleflerin ödeme güçlerini en doğru şekilde kavrayarak vergilendirme yapmak "vergi adaleti"nin temelidir. Ödeme gücünün saptanabilmesi için de kamu maliyesi literatüründe olmazsa olmaz bazı araçlar kabul edilmiştir. Bunların başında en az geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifesi, ayırma ilkesi gelmektedir. Yine Anayasamıza göre aynı zamanda sosyal devlet olmanın bir gereği olarak bireylerin ve ailelerinin yaşamını (geçimini) asgari düzeyde sürdürebilmesi için zorunlu olan gelirin vergilendirilmemesi gerektiği kabul edilir. Zira vergi toplama konusundaki hiçbir gerekçe, insanların fiziki varlıklarını devam ettirme gerekliliğinin önünde değildir. Dolayısıyla vergilerin herkesin mali gücüne göre alınmasında öncelikle vergi ödeyebilme gücünün doğru tespit edilmesi ile birlikte, bireyin vergi ödeyebilme gücünün hangi gelir düzeyinden başladığının tespit edilmesi de gereklidir. İşte bu düzeye asgari geçim düzeyi ve bunu vergiden istisna tutmak ise asgari geçim indirimi ya da en az geçim indirimi olarak nitelendirilmektedir. Türk Vergi Sisteminde buna hizmet eden bir uygulama yoktur. Diğer deyişle bireylerin geçim standartlarını dikkate alan, kişilerin temel ihtiyaçlarını gözeten belirli bir miktar gelirin vergi dışı bırakıldığı gelir vergisi mükelleflerine yönelik standart bir "en az geçim indirimi" uygulamasına yer verilmemiştir.

 

GVK 32′de ücretlilere yönelik düzenlenen "Asgari Geçim İndirimi" uygulaması ise yukarıda bahsettiğimiz standart en az geçim indirimi olarak nitelendirilmemektedir. Söz konusu uygulama sadece ücretlilerin gelirlerine uygulanmak üzere hesaplanan vergiden bir miktar indirim yoluyla ücretliye menfaat sağlamaya olanak veren bir düzenlemedir. Bu hali ile GVK 32'de yer alan "asgari geçim indirimi" ödeme gücüne doğru ulaşılmasında önemli araçlardan bir diğeri olan "ayırma ilkesi"ne hizmet eden bir unsur niteliğinde kullanılmıştır. Ayırma ilkesine göre ise emek gelirleri sermaye gelirlerine oranla daha az vergilendirilmelidir. Dolayısıyla asgari geçim indirimi uygulaması (GVK 32) esas olarak buna hizmet etmek için getirilmiş bir düzenlemedir ve "özel indirim" niteliği arz etmektedir. Böylece yaklaşık 80 TL ile 136 TL arasında vergi indirimi sağlanarak emek gelirlerine katkı (!) sağlanmaktadır.

 

Asgari geçim indiriminin niteliğini tartışmak ayrı bir çalışma konusu olmakla birlikte bu yazımızda asgari geçim indiriminin uygulamadaki işlerliği ve hedefine ulaşıp ulaşmadığı, uygulamada sıkça yaşanan, tarafımıza yansıyan örnek sıkıntılar üzerinden ve kişisel gözlemler ışığında irdelenmeye çalışılacaktır.

 

1. Bilindiği üzere ücretler uygulamada çoğunlukla "net" miktarlar üzerinden akdedilmektedir ve çalışanlar brüt ücretlerinden bihaberdir. Hal böyle olunca bazı işverenler de asgari geçim indirimi uygulamasını hesapladıklarında ücretlilere verilmesi gereken bedelleri, ücretlilere yansıtmamakta, kendi uhdelerinde tutabilmektedir. Oysa bu hakkın ücretlilere yansıtılmaması hem vergi hukuku hem iş hukuku açısından problemlere neden olabilmektedir.

 

Asgari geçim indiriminin ödenmemesi iş hukuku açısından işçiye iş sözleşmesini "haklı neden"e dayandırarak feshetme olanağı vermektedir. Diğer yandan 265 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde "Muhtasar beyanname üzerinde asgari geçim indirimi tutarının mahsup edilebilmesi için, söz konusu tutarın mutlak suretle ücretlilere ödenmiş olması gerekmektedir. Ücretlilere ödenmeyen tutarların mahsup edilmesi halinde bu tutar işverenlerce muhtasar beyanname üzerinden eksik beyan edilmiş ve ödenmemiş gelir vergisi tevkifatı olarak addolunacaktır" ifadesine yer verilmiştir. Demek ki bu durum tespit edildiğinde vergi hukuku açısından da cezalı tarhiyat yapılması muhtemeldir. Dolayısıyla vergi indirimi niteliğindeki bu ödemenin ücretliye ödenmesi esastır.

 

Diğer yandan ücret bordrolarında hesaplanan ve ödenmiş gibi gösterilen ancak uygulamada ücretliye ödenmeyen işveren uhdesinde kalan asgari geçim indirimi tutarları astarı yüzünden pahalıya gelecek kadar mühimdir. Zira "gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge" (VUK 359) olarak tanımlanıyorsa, düzenlenen ücret bordrosu yanıltıcı belge niteliği kazanmaktadır. İşverenler hürriyeti bağlayıcı sonuçlarla müeyyidelendirilebilecek söz konusu işlemin olası sonuçları hakkında yeterince bilinçli değildir.

 

2. Çalışanlar açısından olduğu kadar işverenler açısından bir başka sorun da çalışanlarının yeterince bilinçli olmamasıdır. Çalışanlar bir işe başladıklarında ne gibi bilgiler vermeleri gerektiğini çoğu kez işyerlerinin yönlendirmesiyle yapmakta ve medeni durumları, çocuk sahibi olup olmadıkları, boşanmaları vb. durumlarda işyerlerine titiz bir şekilde bilgi vermemektedirler. Hal böyle olunca işveren konumundaki kişiler eksik hesaplamalar yapabilmektedirler. Aşağıdaki örnekte olduğu gibi…

 

Evli eşi çalışmayan ücretli, ..71,69.-tl agiden yararlanması gerekirken bu ücretlinin medeni ve aile durumu evli, eşi çalışmayan ve 1 çocuklu girilerek, 80,65.-tl agi hesaplanarak bu kadar agi ind.den yararlanmış, bir kaç ay böyle devam etmiş, 1 çocuk kadar (çocuğu olmadığı halde agiden yararlanmış kısaca) aradaki fark ne olacak, 80,85-71,69 kadar, ücretlinin gelir vergisinden mahsup edilen tutar artmış, ve ücretliye daha çok net ücret ödenmiş, bu da tabi muhtasar da gösteriliyor bildiğim kadarıyla, sonuçta işveren ne yapmalı, bir kaç ay sonra düzeltmişler ,ancak, hatalıı verilen bu birkaç ay için, işveren ne yapmalı sgk ya düzeltme vs. mi, net ücret fazla, ödenen gelir vergisi az. (O.N.Ö., 24 Temmuz 2013).

 

Kanaatimiz o dur ki iş sözleşmelerinin düzenlenmesi sırasında, diğer deyişle işe başlangıç aşamasında zorunlu evraklar çalışanlardan nasıl isteniyorsa, asgari geçim indirimi ile ilgili temel bilgilerin de kendilerine yazılı olarak verilmesi ve "aile bildirim formları"nın buna göre doldurulması talep edilebilir. Gerçi ne derece etkili olacağı tartışılırsa da en azından aşağıdaki örneklerde olduğu gibi sıkıntılı durumlar azaltılabilir.

 

Ben şu anda düğme aksesuar mağazasında satış elemanı olarak çalışmaktayım. Sigortalıyım ve maaşım 1071 TL olarak görünüyor. Agi parası diye bir şey varmış. Bunu almıyorum. Herhangi bir bilgi verilmedi bana ve patronum tazminat ödememek için agi parası da vermiyor. Hiç bu konu hakkında herhangi bir şey demedi. Bazıları asgari ücretine yansıtılıyordur diyor. Bunu anlamak için ne yapmalıyım? Nasıl öğrenirim ve patronum şimdiye kadar vermediği agi ücretini vermek zorunda mı? (B.Y. 09.07.14).

 

2012 yılında bir çocuk sahibi oldum ve 3 gün doğum iznine ayrıldım ve benden doğum belgesini istendi. Doğan çocuğu benim üzerimden bu zamana kadar sigorta işlemlerini halletim. Son bordromda asgari geçim indiriminin halen çocuk parası olmadığını gördüm ve bu zamana kadar hiç dikkat etmemiştim. Şirkete bunu benim bildirmem mi gerekiyor yoksa onlar doğum belgesiyle beraber bana asgari geçim indirim belgesini yollaması gerekmiyor muydu? İnsan kaynakları bu belgeyi doldurup göndermem halinde bu aydan geçerli olmak üzere alabileceğimi ve geçmiş aylar için şirketin ödeme yapmayacağını söylediler. Bu konuda nasıl bir yol izlememiz gerekmektedir. (F.Ö. 17.06.2014).

 

Özel şirkette ssk lı olarak çalışmaktayım. Çalıştığım proje konut üzerine olduğu denilip agi ödenmiyordu ancak bu ay itibariyle şirket isminde değişikliğe gidilerek tüm haklarımız devredilerek artık agi alacaksınız denildi. Agi şimdi alıyoruz ama maaşın üzerine eklemediler içinde gösterdiler ve önceki aldığım maaşla agi arasında hiç bir fark yok. Ne yapmalıyım? (R.T. 09.05.2014).

 

Annem özel bir doktorun yanında çalışmakta ve çalıştığı tek işçi konumundadır. Annem emekli ve sigortalı olarak yeni başladı? Agi'den yararlana biliyor mu? (Y.E. 21.03.2014).

 

Asgari geçim indiriminden yararlanmak için kaç günün bitmesi gerekiyor? (S.K. 10.03.2014).

 

Benim 1 çocuğum var onun için AGİ alıyorum. Ama çocuğum sigortalı olarak işe başladı. AGİ almaya devam eder miyim? (E.Ş. 07.03.2014).

 

Çalıştığım firma (1 yıl oldu başlayalı) AGİ ödemesini "çalışan eş+1 çocuk" olarak yapmış. Ancak benim eşim çalışmıyor ve daha fazla almam gerekiyordu. Geriye dönük olarak bu farkı talep edebilir miyim? Sonuçta eşimin çalışmadığı her türlü ispat edilebilir. (E.H. 29.11.2013).

 

…Üniversitesi Teknoloji Araştırma Geliştirme Parkında faaliyet göstermekte olan bir firmada çalışıyorum ve asgari geçim indirimi ödemesi tarafımıza yapılmıyor. Ar-Ge personeli olduğumuz için bu ücreti hak etmediğimiz söyleniyor. Böyle bir durum gerçekten var mı? (U.D. 28.07.2013).

 

Ben işyerimden 950 TL maaş alıyorum ancak asgari ücret olarak gösteriliyorum. Biz çocuk parası da almıyoruz. Bunlar maaşa mı yansıyor yoksa elden mi almamız lazım. (T.D. 28.03.2013).

 

Aidatlı  bir sitede çalışan elemanlara agi veriliyor mu mesela özel güvenliklere… (M.S.K. 22.02.2013).

 

Lise son sınıf okuyorum ve stajyer olarak bir firmada çalışıyorum. Ssk mı devlet ödüyor. Agi'den faydalanabilir miyim? (Ş.Ö. 24.01.2013).

 

Bu örnekler tarafımıza yansıyan durumlardan bazıları… Fark edileceği üzere asgari geçim indiriminden esasen faydalanması gereken mükellef grubu sahip olduğu indirim hakkında yeterince bilgi sahibi değildir. Yardım alacağı ya da bilgi sahibi olacağı kimse de çoğunlukla etrafında olmadığı gibi kulaktan dolma bilgilerle yönlenmektedir. Çalışanlar açısından en önemli sıkıntılardan biri budur.

 

Bu konudaki bir başka somut önerim ise GİB tarafından asgari geçim indirimini sade bir dille anlatan rehberler ve broşürler hazırlanmasıdır. Hem internet ortamında hem de basılı olarak işyerlerine ulaştırılabilir ve böylece çalışanlara ulaştırılarak bilinçli olmaları sağlanabilir. GİB web sitesinde asgari geçim indirimi ile ilgili bilgiler bulunsa da yeterli olmadığı fark edilmektedir.

 

Yeri gelmişken ifade etmek istediğimiz bir başka husus da GİB web sitesinin mükelleflere yönelik kategorize edilerek tasarlanması gerektiğidir. Eğer mükellef gruplarına göre kategoriler yapılır ve alt sayfalar oluşturulursa daha verimli bir web sitesi oluşturulabilir kanaatindeyim. Örneğin "ücretliler" ana kategorisi ana sayfada gösterilerek ücretli konumundakilerin bilmesi gerekenler daha derli toplu ve odaklanılmış şekilde tasarlanması her yönden bilinç düzeyini artırabilir. Bu konuda pek çok ülke örnekleri çoktur.

 

3. Akademik açıdan bakıldığında asgari geçim indiriminin daha pek çok sorunu olduğu bilinmektedir. Kendi içinde dahi (sadece ücretliler arasında) asgari geçim indiriminin çeşitli sebeplerden kaynaklanan hukuka aykırı uygulamaları söz konusudur. Bu detaylara girmeden belirtilmesi gereken en önemli gördüğümüz konu standart bir en az geçim indirimi uygulamasının tüm gelir vergisi mükellefleri için artık Türk Vergi Sistemine dâhil edilmesi gerektiğidir. Modern ve gelişmiş ülke sistemlerinde çoktan yerini alan ve uygulanan en az geçim indiriminin vergi kanunlarının yeniden yazılması düşünüldüğü içinde bulunduğumuz dönemlerde vergi hukukumuza dâhil edilmesi, sosyal devlet, hukuk devleti, ölçülülük ilkesi vb. pek çok anayasal vergileme ilkeleri açısından da elzemdir.

 

Öte yandan asgari geçim indirimi mevcut sistemde vergiden indirim yöntemi (decote, dekot) ile uygulanmaktadır. Vergiden indirim yöntemi yerine matrahtan indirim yöntemine geçilmesi uygulamanın daha basit olmasına katkı sağlayacağı gibi sorunların da önüne geçilmesinde büyük rol oynayacaktır.

 

13 Ekim 2014

 

Dr. Özgür BİYAN
Balıkesir Üniversitesi, Bandırma İİBF
Maliye Bölümü Öğretim Üyesi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkan Yrd

2 Ekim 2014 Perşembe

Soru ve cevaplarla 6552 sayılı torba yasanın çalışma hayatımıza getirdikleri

 

 

Soru ve cevaplarla 6552 sayılı torba yasanın çalışma hayatımıza getirdikleri

 

6652 sayılı yasa diğer torba yasalar gibi sadece İş kanununa değil pek çok farklı konuya düzenlemeler getiriyor. Yasa özellikle SGK prim, vergi borcu, idari para cezası gibi kamusal alana yönelik borçlara yeniden yapılandırmalar getirdiğinden Devlete borcu olan pek çok vatandaşımız tarafından uzun süredir beklenmekteydi.

 

Biz bu yazımızda konumuz itibariyle yasanın çalışma hayatı ve sosyal güvenlik alanında çalışanlarımıza neler getirdiğini ve özellikle de sosyal güvenliğe ilişkin borç yapılandırmalarını incelemeye çalışacağız

 

İş güvencesi yasasında maden işçisine ne tür istisna getirildi?

 

İş güvencesi yasası kapsamında çalışan bir işçinin işe iade davası açabilmesi için en az 6 ay kıdemi olması gerekirken torba yasayla bu konuda yer altı işlerinde çalışan işçilere istisna getirildi. Buna göre başta maden ocakları olmak üzere, yer altı işlerinde çalışan işçiler için işe iade davası açılmasında 6 aylık kıdem şartı aranmayacak.

 

Maden işçisi kaç saat çalıştırılabilecek ve fazla mesai ücreti nasıl ödenecek?

 

Buna göre; İş Kanunun 42 nci maddesinde belirtilen zorunlu nedenler ve 43 üncü maddesinde belirtilen olağanüstü haller dışında, yer altı maden işlerinde çalışan işçilere fazla çalışma (fazla mesai) yaptırılamayacak. Zorunlu nedenler veya olağanüstü haller nedeniyle fazla çalışma yaptırılması halinde de haftalık otuz altı saati aşan her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yüzünden yani iki katından az olamayacak.( Diğer iş kollarında çalışanlar bakımından fazla mesai ücreti normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli fazlasıdır.)

 

Madencilerin yıllık izin süreleri kaç gün oldu?

 

Torba Yasanın 5 inci maddesiyle bu süreler yer altı işlerinde çalışanlar için artırıldı.

 

Buna göre yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün arttırılarak uygulanacak. Bu durumda yeni düzenlemeye göre, başta maden ocakları olmak üzere yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri aşağıdaki gibi olacak;

 

İşyerindeki çalışma süresi;

 

Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara en az 18 gün, Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara en az 24 gün, Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara en az 30 gün,

 

yıllık ücretli izin verilecek.

 

Maden iş kolunda haftalık çalışma süresi kaç saat olarak uygulanacak?

 

4857 sayılı İş Kanununun “Çalışma süresi” başlıklı 63 üncü maddesine Torba Yasanın 7 inci maddesiyle eklenen bir cümle ile yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin günlük ve haftalık çalışma sürelerine sınırlandırma getirildi.

 

Yeni düzenlemeye göre; yer altı maden işlerinde çalışan işçiler için yer altındaki çalışma süresi günlük en fazla 6 saat, haftalık çalışma süresi ise en fazla 36 saat olacak.

 

Maden iş kolunda asgari ücret ne kadar ödenecek?

 

Torba Yasanın 9 uncu maddesiyle 3213 sayılı Maden Kanununa bir madde eklenerek, linyit ve taşkömürü çıkarılan işyerlerinde, yer altında çalışan işçilere ödenecek asgari ücret miktarı belirlendi.

 

Buna göre, linyit ve taşkömürü çıkarılan işyerlerinde, yer altında çalışan işçilere ödenecek ücret miktarı 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi uyarınca belirlenen asgari ücretin iki katından az olamayacak. Bu durumda linyit ve taşkömürü çıkarılan işyerlerinde çalışan bekar bir işçi için aylık net asgari ücret 1.700 T.L civarında olacaktır.

 

Maden işçisi kaç yaşında emekli olabilecek?

 

5510 sayılı Kanunun yaşlılık aylığı bağlanmasıyla ilgili şartları düzenleyen 28. maddesinin 6. fıkrasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen maden işyerlerinin yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalılar için emeklilik yaş şartının 55 olarak uygulanacağı hükmü yer almaktaydı. Torba Yasanın 41 inci maddesiyle yaş şartı düşürüldü. Yapılan yeni düzenlemeye göre bunlar için emeklilik yaş şartı 50 olarak uygulanacak.

 

Evde temizlik hizmetlerinde çalışanlar sigortalı olacak mı?

 

Evlerde temizliğe yardımcı olarak gelen kişilerin sosyal güvenlikten yoksun oluşları ve bu kişilerin zaman, zaman iş kazalarına uğramaları bu konuda bir düzenlemeyi gerektiriyordu. Bu kişilerin düzenli olarak temizliğe gittikleri evlerin işyeri, ev sahiplerinin ise işveren olması dolayısı ile bunlarla ilgili olarak ev sahiplerinin evlerini işyeri olarak SGK’na tescil ettirip prim ödemeleri gerektiği yorumları basına yansıdı ve tartışmalara neden oldu.

 

Böyle bir durumda evine temizlik için haftada veya ayda birkaç gün temizlik için yardımcı alan yüzbinlerce ailenin geriye doğru sigorta prim borçlusu olması söz konusu olacağından torba yasaya bu konuda bir düzenleme getirilerek sorun çözülmeye çalışıldı. Ancak bu çözüm çok da çalışanların lehinde görünmediği gibi geçmişe yönelik sigortasız geçen günleri bakımından da kendilerine bir fayda sağlamıyor.

 

5510 sayılı Kanunun “Sigortalı sayılmayanlar” başlıklı 6. maddesindeki ev hizmetlerinde çalışanlarla ilgili hüküm Torba Yasanın 40. maddesiyle değiştirildi. Eski düzenlemeye göre ev hizmetlerinde ücretli olarak sürekli çalışanlar dışındakiler sigortalı sayılmıyordu. Yeni düzenlemeye göre ev hizmetlerinde çalışanlardan, Kanunun ek 9. maddesinin 2. fıkrası kapsamında sigortalı olanlar ile ücretle aynı kişi yanında ay içinde 10 gün ve daha fazla süreyle çalışanlar sigortalı sayılacak, bunun dışındakiler sigortalı sayılmayacak.

 

Ay içinde 10 gün ve daha fazla çalıştırılanlar sigortaya bildirilecekler mi?

 

Ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içindeki çalışma saati toplanarak hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan sigortalılar normal işyerlerinde çalışan sigortalılar gibi 4-a (SGK) sigortalısı olacaklar.

 

Aylık çalışma saatinin hesabında, yedi buçuk (7,5) saat bir gün sayılacak. Dolayısıyla aylık çalışma saati toplamı yedi buçuk saate bölünecek, çıkan rakam küsuratlı olursa tama iblağ edilecek. Bunların sigortalı olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirimi, işverenleri yani bunları çalıştıran kişiler tarafından örneği Kurumca hazırlanan sigortalı işe giriş bildirgesiyle en geç çalışmanın geçtiği (çalışan kişinin işe başladığı) ayın sonuna kadar yapılacak. Bu sigortalı bildirimini süresinde yapmayan yani sigortalı işe giriş bildirgesini süresinde vermeyen işverene aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacak.

 

Ay içinde 10 günden az çalışanlar için sigorta primi ödenecek mi?

 

Ay içinde 10 günden az çalıştırılan ev hizmetlileri için hizmet alan aileler iş kazalarına karşı sadece iş kazaları ve meslek hastalıkları primi ödeyecekler. Bu kendilerine sadece iş kazasına uğramaları durumunda sağlık hizmeti ve geçici iş göremezlik ödeneği almalarını sağlayacak. Bu durumda olan çalışanlar emeklilikleri ve sağlık yardımlarından yararlanma bakımından primlerini isteğe bağlı sigortalılar gibi kendileri ödeyebilecekler. Bu şekilde kendi primlerini ödeyenler yine 4-a Yani SGK sigortalısı sayılacaklar ve prim ödedikleri sürece ( kuruma borçlarının olmaması şartıyla) genel sağlık sigortası kapsamında olacaklarından sağlık hizmetlerinden de yararlanabilecekler.

 

Doğum borçlanması kaç çocuk için olabilecek?

 

Yasa öncesinde kadın işçi en çok 2 çocuk için doğum borçlanması yapabiliyordu. Bu borçlanma sayesinde her borçlanılan çocuk için 2 yıl erken emeklilik söz konusu olabiliyordu. Torba yasa ile borçlanılabilecek çocuk sayısı 3’e çıkartıldı ve 3 çocuk için doğum borçlanması yapıldığı takdirde kazanılacak prim ödeme gün sayısı 2160 güne çıkmış oldu.( her çocuk için 2 yıl 360X2=720 720X3 =2160 gün)

 

Ancak doğum borçlanması yapabilmek bedava değil tabi ki. En düşük tutardan prim ödense dahi 3 yıllık doğum borçlanmasının karşılığı yaklaşık bu günün güncel prim tutarlarıyla yaklaşık 26 bin lira civarında. Ayrıca doğum borçlanmasında daha önce basına yansıdığı gibi doğumların çalışmaya başladıktan sonra olması kuralına ilişkin bir değişiklik yok. Yani sadece İlk kez sigortalı olduktan sonra yapılan doğumlar için borçlanma söz konusu.

 

Serbest çalışanlar ve memurlarda doğum borçlanması yapabilecekler mi?

 

Torba yasa öncesinde doğum borçlanması sadece SGK’lı kadın işçiler için söz konusu idi. Yeni düzenleme ile bu eşitsizlik giderilerek 4-b (Bağkur) serbest çalışanlar ile 4-C (kamu) Devlet memuru olarak çalışan kadınlara da doğum borçlanması hakkı tanındı. Bağkur üyesi kadınlar bakımından bu önemli olsa da Kamuda çalışan kadınlar bakımından doğum izninde oldukları sürece zaten ücretleri ve sigortaları ödenmeye devam ettiğinden çok önemli bir kazanım olarak değerlendirilmiyor.

 

Yurt dışı hizmet borçlanmasında ne değişti?

 

Torba Yasayla hizmet borçlanması konusunda yapılan bir diğer değişik ise yurtdışı hizmet borçlanmasıyla ilgilidir. Torba yasadan önce T.C. vatandaşları sadece yurt dışında geçen süreleri için yurtdışı borçlanması yapabiliyordu, yeni düzenlemeye göre doğumla Türk vatandaşı olup da vatandaşlıktan çıkma izni almak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kaybedenler de yurtdışı borçlanması yapabilecek. Dolayısıyla artık mavi kart sahipleri de yurt dışında geçen sürelerini borçlanabilecekler.

 

Bir diğer değişiklik de Yurt dışında yaşayanların sigortalılık başlangıcı ile ilgili;

 

Sigortalının hizmetinin geçtiği ülke ile imzalanmış olan sosyal güvenlik sözleşmesinde, kişinin Türkiye’deki sigorta başlangıcından önce ilgili ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm varsa, yurtdışı borçlanmasında o kişinin sigortalılık başlangıcı olarak Türkiye’deki sigortalılık başlangıcı değil, daha önce olan o ülkedeki ilk defa çalışmaya başladığı tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilecek.

 

6552 sayılı yasa kapsamında hangi borçlar yapılandırılabilecek? 

 

Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan işveren ve Bağ-Kur primi, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, genel sağlık sigortası primi, olan isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi borçları, idari para cezaları, damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı borçları.

 

Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince tahsil edilen;

 

30 Nisan 2014 tarihinden (bu tarih dâhil) önceki dönemlere ait vergi (motorlu taşıtlar vergisi dahil) ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, vergi aslına bağlı olmayan vergi cezaları,

 

30 Nisan 2014 tarihinden (bu tarih dâhil) öncesine ait, trafik cezaları, 1111 sayılı Askerlik Kanunu, mülga 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, mülga 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları,

 

Yukarıda belirtilenler dışında kalan ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip edilen; diğer amme alacakları da yapılandırma kapsamına giriyor.

 

3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu hükümlerine göre meslek mensuplarının üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğine olan birlik payı borçlarının asıllarının tamamı, yapılandırma kapsamına giriyor.

 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu kapsamındaki üyelerin 11 Eylül 2014 tarihinden önce ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş olan; oda ve borsalara olan aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve borsa tescil ücreti ile oda ve borsaların Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine olan aidat borçları yapılandırma kapsamına giriyor.

 

11 Eylül 2014 tarihinden önce ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş olan 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamındaki esnaf ve sanatkârların üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların birlik ve üyesi oldukları federasyonlara, birlik ve federasyonların Konfederasyona olan katılma payı borçları yapılandırma kapsamında olup, bunla ilgili düzenleme Torba Yasanın 78 inci maddesinde yer alıyor.

 

11 Eylül 2014 tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca araç muayenesi yaptırmaları gerektiği hâlde muayenelerini süresinde yaptırmamış olanlara ait para cezaları yapılandırma giriyor. Ancak bunun için geciken araç muayenelerinin 31 Aralık 2014 tarihine kadar (bu tarih dâhil) yaptırılması gerekiyor. Bununla ilgili düzenleme Torba Yasanın 79 uncu maddesinde yer alıyor.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince, 30/4/2014 tarihinden (bu tarih dâhil) önce 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen gümrük vergileri ve idari para cezaları yapılandırma kapsamına girmekte olup, bununla ilgili düzenleme Torba Yasanın 80 inci maddesinde yer alıyor. Başta 65 yaş aylığı olarak bilinen aylık ve engellilere ödenen aylık olmak üzere 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında kişilere 11 Eylül 2014 tarihine kadar yersiz ödenen ve geri alınması gereken aylıklar ile bunlardan doğan ceza ve faizler silindi. İlgililer hakkında herhangi bir adli, idari ve icrai takibat yapılmayacak. Yersiz ödemeler kapsamında 11 Eylül 2014 tarihinden önce idare tarafından yapılan tahsilatlar ise ilgililerine iade edilmeyecek.

 

Borçlar ne şekilde yapılandırılacak?

 

Bu yasayla yapılan bir borç affı değil borçların yeniden yapılandırılması dolayısı ile idari para cezaları hariç, borç anaparaları (borç aslı) aynen tahsil edilecek, sadece gecikme cezası ve gecikme zammı silinerek bunun yerine üretici enflasyon oranı esas alınarak hesaplama yapılacak. Bu sayede borçların gecikme faizleri yerine daha düşük bir tutar ödenmiş olacak.

 

İdari para cezalarında ise borç aslının yüzde %50’si ile ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden 11 Eylül 2014 tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE (Yurt içi üretici fiyat endeksi) aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın aşağıda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde, borç aslının (anaparanın) %50’si ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacaklarının (borcun faizi) tamamı silinecek. Yani idari para cezalarında borç aslının yarısı ile gecikme faizlerinin tamamı silinmiş olacak.

 

Taksitlendirme şartları ve taksit sayısı nasıl düzenlendi?

 

Yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanacak borçların taksitle ödenmek istenmesi hâlinde, borçlular başvuru sırasında 6, 9, 12 veya 18 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri gerekecek. Taksitler her ay değil, iki ayda bir ödenecek. Dolayısıyla 18 taksitli ödemelerde taksit süresi 36 ay olacak. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılamayacak.

 

Taksitle ödemenin tercih edilmesi halinde taksit sayısına göre aşağıda belirtilen oranlarda vade farkı uygulanacak;

 

6 eşit taksit için (1,05) - 9 eşit taksit için (1,07) - 12 eşit taksit için (1,10) - 18 eşit taksit için (1,15)

 

Yukarıda belirtilen katsayılar, ödenecek borç tutarı ile çarpılacak, bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler hâlinde ödenecek taksit tutarı hesaplanacak. Borçluya taksit süresine uygun ödeme planı verilecek.

 

Tercih edilen taksit süresinden daha kısa sürede ödeme yapılması hâlinde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilecek.

 

Başvuru ve Taksit Ödeme Süreleri:

 

Yapılandırmadan yararlanmak isteyenlerden;

 

Genel sağlık sigortası prim borcu olanların 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 7 ay içerisinde yani en geç 30 Nisan 2015 tarihi mesai bitimine kadar,

 

İşverenler ve Bağ-Kur sigortalıları da dahil olmak üzere diğer borçluların ise 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 3 ay içerisinde yani en geç 31 Aralık 2014 tarihi mesai bitimine kadar,

 

Sosyal Güvenlik Kurumu müdürlüklerine başvurmaları gerekecek.

 

Öte yandan yapılandırmadan yararlanmak isteyen borçluların, diğer şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şartı aranacak.

 

Taksitlerin ödenme süresine gelince; yukarıda belirtildiği şekilde taksitler iki ayda bir ödenecek.

 

Genel sağlık sigortası prim borcu olanların ilk taksiti 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 8 ay içinde,

 

İşverenler ve Bağ-Kur sigortalıları da dahil olmak üzere diğer borçluların ise ilk taksiti 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 4 ay içinde, sonraki taksitleri ise ikişer aylık dönemler hâlinde ödemeleri gerekecek.

 

Torba yasa ile Bağkurlulara hangi imkan sağlandı?

 

6552 sayılı torba yasadan en çok beklentisi olanlar şüphesiz ki bağımsız çalışanlardı. (esnaf, serbest meslek erbabı, şirket ortağı v.b.) Çünkü yasanın yayınlanmasından önce basına servis edilerek oluşturulan beklentilerin başında eski adıyla Bağkur 4-b sigortalılarından kuruma 24 aydan fazla borcu olanlar geliyordu.

 

Yazılanlara göre bunlara talepleri halinde sigortalılıkları iptal edilerek kuruma olan borçlarının tamamen silineceği bir düzenleme getirilecekti. Ancak torbadan böyle bir düzenleme çıkmadı bunun yerine yasanın 58. Maddesiyle getirilen bir düzenlemeyle silinmiş olan bazı hizmetlerin tekrar canlandırılması olanağı doğdu. Bu düzenleme bazı Bağkur sigortalılarına erken emeklilik imkanı sağlayabilir. Ancak bu düzenlemede de ciddi ödeme şartlarının söz konusu olduğunu hatırlatırız.

 

Durdurulan sigortalılıklar nasıl canlanacak?

 

Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan 1479 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan hükümlerine ve yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescilleri yapıldığı yani Bağ-Kur kaydı yapılmasına karşın prim borçları nedeniyle daha önceki ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlardan, 11 Eylül 2014 tarihi itibarıyla ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren üç ay içinde Kuruma müracaat ederek, durdurulan sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek, yukarıda belirtilen yapılandırma şartlarına göre hesaplanmasını talep edebileceklerdir.

 

Bu şekilde hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilecek. Ancak hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmemesi hâlinde ihya işlemi geçerli sayılmayacak ve bu madde kapsamında ödenmiş olan tutarlar ilgilinin bu madde kapsamı haricinde başkaca prim borcunun bulunmaması kaydıyla faizsiz olarak iade edilecektir.

 

Hacizler nasıl kaldırılacak?

 

Borcu nedeniyle hakkında icra takibi başlatılmış olup menkul veya gayrimenkul mallarına haciz konulmuş olanların, yapılandırmaya başvurarak borçlarını taksitlendirmeleri halinde konulmuş olan hacizler derhal kaldırılmayacaktır. Hacizler yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacak ve buna isabet eden teminatlar iade edilecek. Haczin tamamen kaldırılması ise borç tamamen ödendiğinde mümkün olacaktır.

 

Genel Sağlık Sigortası borçlularına hangi imkanlar getirildi?

 

Ülkemizde geniş kesimleri yakından ilgilendiren bir diğer önemli konuda şüphesiz ki GSS’dir. (Genel Sağlık Sigortası)

 

Hayatımıza 2012 yılının başından itibaren giren bu sigorta kolu toplumun tüm kesimini hatta belirli koşularda ülkemizde yaşayan yabancıları da kapsamaktadır. Yasaya göre sosyal güvence altında çalışanlar ve bunların yakınları ile emekliler zaten GSS kapsamındadır. Ancak çalışmayan (işsiz) olanların ve belirli yaşını tamamlamış öğrencilerin dahi gelir testi yaptırıp çıkacak sonuca göre GSS primi ödemesi gerekmektedir. Aksi halde kendilerine resen prim tahakkuk ettirilecek ve kuruma borçlu duruma düşerek sağlık hizmetlerinden de yararlanamayacaklardır.

 

Yasanın kapsadığı geniş kesim itibariyle toplumda yeterince bilinmeden yürürlüğe girmesi ve uygulamadaki bazı aksaklıklar aradan geçen yaklaşık 2 yılda pek çok kişiyi mağdur etti. Kimi kaynaklara göre hala gelir testi yaptırmayan 4 milyon kişi var. Bu kişiler aynı zamanda GSS prim borçlusu.

 

GSS uygulamasının ortaya çıkarttığı aksaklıklar ve bu kadar çok kişinin GSS prim borçlusu haline düşmesi yeni bir düzenlemenin gereğini ortaya çıkarttı. Dolayısı ile yeni çıkacak torba yasadan bu konuda beklentiler yüksek düzeydeydi. Yani pek çok kişi yasanın uygulanma biçiminde yeni bir düzenleme ve prim borçlarına af bekliyordu. Ancak bu konuda yeni bir düzenleme torba yasada yer almadı sadece borçlara yeniden yapılandırma ve borç faizlerinin belirli koşullarda silinmesi getirildi. Şimdi bu durumda olanların yapılandırma ve faizlerin silinmesi koşullarını 2 bölüm halinde inceleyelim;

 

Gelir testi yaptırıp primlerini ödeyemeyenler hangi imkan getirildi?

 

Borç yapılandırmasına başvuru halinde, gelir testi yaptırmış olanların, kapsama giren borçlarına ait bütün gecikme zam ve cezaları yani gecikme faizleri silinecek. Bunun yerine borç asıllarına (anaparaya) ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden 11 Eylül 2014 tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE (Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi) aylık değişim oranları uygulanarak bulunan tutar esas uygulanacak. Bu şekilde hesaplanan tutar, borç aslına eklenecek ve bu şekilde yapılandırma kapsamında ödenmesi gereken borç miktarı bulunacak.

 

Gelir testini yasa çıktığından beri yaptırmayanlara hangi imkan getirildi?

 

Yasanın yürürlüğe girdiği 01.01.2012 tarihinden beri gelir testi yaptırmamış kişilerin yapılandırmaya tabi tutulacak borçları ise 6 ay içinde yani 31 Mart 2015 tarihi mesai bitimine kadar gelir testine başvurmaları halinde, yapılacak gelir testi sonucu aylık gelirleri esas alınarak yeniden hesaplanacaktır. Bu süre içerisinde gelir testine başvurmayanlar içinse Kurum da kayıtlı mevcut borç tutarı esas alınacaktır. Aynı şekilde, gelir testine süresi geçtikten sonra başvuranların da gelir testinden önceki döneme ait borçları gelir testi sonucuna göre yeniden hesaplanacaktır.

 

Borçların taksitle ödenmek istenmesi koşuşlunda, borçlular başvuru sırasında 6, 9, 12 veya 18 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini seçebilecektir. Taksitler iki ayda bir ödeneceğinden 18 ay taksitli ödemelerde taksit süresi 36 ayda ödenebilecektir.

 

Taksitli ödemede uygulanacak vade farkı nasıl olacak?

 

6 taksit için 1,05 - 9 taksit için 1,07 - 12 taksit için 1,10 - 18 taksit için 1,15.

 

Yukarıda belirtilen katsayılar önce yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanmış olan borç tutarı ile çarpılacak, bu şekilde vade farkı uygulanmış olarak bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler hâlinde ödenecek taksit tutarı bulunacaktır. Tercih edilen taksit süresinden daha kısa sürede ödeme yapılması hâlinde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilecek. Ayrıca başvuru sırasında borçluya taksit süresine uygun ödeme planı verilecektir.

 

GSS borçları için toplu ödeme yapılırsa hangi kolaylık sağlanacak?

 

Genel sağlık sigortası prim borcu olanlar, prim borcu aslının tamamını 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 8 ay içinde ödemeleri halinde bunların borçlarına gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmayacak dolayısıyla sadece borcun anaparası alınmış olacak.

 

Son başvuru tarihi ne zaman?

 

Yapılandırmadan yararlanmak isteyenlerin Sosyal Güvenlik Kurumu müdürlüklerine 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 7 ay içerisinde (30 Nisan 2015) başvurmaları ve taksitlendirme yapılması halinde ilk taksitlerini 1 Ekim 2014 tarihinden itibaren 8 ay içinde ödemeleri gerekecek.

 

Dava açanlar yapılandırmadan yararlanabilecekler mi?

 

Öte yandan yapılandırmadan yararlanmak isteyen borçluların, diğer şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şartı aranacak, aksi halde yapılandırma başvuruları kabul edilmeyecek.

 

Kimlerin borcu silinecek?

 

Hiç gelir testi yaptırmayanların yasal süresi içinde başvurup yaptıracakları gelir testi sonucunda Devletin fakir tanımına girmeleri ( yani hane halkı geliri kişi başına asgari ücretin 1/3 ünden düşük 378 T.L.nin altında ) koşulunda bunlara geçmişte resen tahakkuk ettirilen primlerde silinecek.

 

Yapılandırmaya girenlerin sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanabilecekler?

 

GSS kapsamında sigortalı olanların sağlık hizmeti alabilmeleri için 2014 Mayıs veya sonraki aylara ait kuruma 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının bulunmaması koşulu aranıyor. Bu kişilerin sağlık hizmeti alabilmeleri için önceki ay ve dönemlere ait borçlarını tamamen ödemeleri veya bu yapılandırma kapsamında borçlarını taksitlendirmişlerse ilk taksiti ödemeleri gerekiyor.

 

Bu koşulun yerine gelmesi durumunda kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler (eş çocuk, anne baba) sağlık hizmeti alabilecekler. Bu arada hizmeti sürekli alabilmek için devam eden aylara ait prim borçlarını ve yapılandırma kapsamındaki taksitleri düzenli olarak ödemeleri gerekecek. Yani yine borçlu duruma düşerseler sağlık hizmeti kesilecektir.

 

02 Ekim 2014

 

Hüseyin İrfan FIRAT

Personel ve İnsan kaynakları Yönetimi Danışmanı