Sayfalar

28 Haziran 2012 Perşembe

Re: www.ikyworld.com İşyerini güvenli hale getirmeyen patron yandı!



28 Haziran 2012 10:15 tarihinde Faik YILDIZ <faik@gavurgeci.com> yazdı:

 

İş kazaları ülkemiz çalışma hayatının en önemli sorunlarından birisini oluşturuyor. Ülkemiz maalesef iş kazalarında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bu kazalar, can kaybı ve malullük doğurduğu gibi iş kaybına da neden oluyor.

Özellikle iş kazalarının sosyal ve bireysel bağlamda doğurduğu sıkıntıların azaltılması, mağduriyetlerin giderilmesi için mevcut İş Kanunu’ndan bağımsız, çalışanların tümünü kapsayan, önleyici ve koruyucu tedbirleri içeren ve gelişmiş ülke örneklerindeki mevzuat metinleriyle uyumlu düzenlemelerin hayata geçirilmesi amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu geçtiğimiz hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanunla ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için tavsiyelerde bulunmak üzere Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi kuruldu.

Yeni kanunla işçiye tehlikeli ortamda çalışmakta kaçınma hakkı getirildi. Ancak bunun için ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanların, durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmeleri gerekiyor. Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gidebilecekler. İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilecek. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu tür sorunlardan dolayı çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılacak.

İşverenler ise çalışma ortamı, kullanılan maddeler, iş ekipmanı ile çevre şartlarını dikkate alarak meydana gelebilecek acil durumları önceden değerlendirerek, çalışanları ve çalışma çevresini etkilemesi mümkün ve muhtemel acil durumları belirleyecek ve bunların olumsuz etkilerini önleyici ve sınırlandırıcı tedbirleri alacak. Bu hükümlere aykırı hareket eden işverene, uyulmayan her bir yükümlülük için bin TL, aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktar idari para cezası uygulanacak.

Ayrıca işverenler bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutacak, gerekli incelemeleri yaparak bunlarla ilgili raporları düzenleyecek. İşyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan olayları inceleyerek bunlar ile ilgili raporları düzenleyecek. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene her bir yükümlülük için ayrı ayrı bin 500 TL idari para cezası uygulanacak.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1309231&title=isyerini-guvenli-hale-getirmeyen-patron-yandi

Ahmet Yavuz

 

--
ikyworld.com İnsan Kaynakları Haber Grubu
Boş mail gönder, gruba üye ol : ikyworld+subscribe@googlegroups.com
Bu gruba posta gönder : ikyworld@googlegroups.com
Üyeliğinizi sonlandırmak için : ikyworld+unsubscribe@googlegroups.com

İşyerini güvenli hale getirmeyen patron yandı!

 

İş kazaları ülkemiz çalışma hayatının en önemli sorunlarından birisini oluşturuyor. Ülkemiz maalesef iş kazalarında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bu kazalar, can kaybı ve malullük doğurduğu gibi iş kaybına da neden oluyor.

Özellikle iş kazalarının sosyal ve bireysel bağlamda doğurduğu sıkıntıların azaltılması, mağduriyetlerin giderilmesi için mevcut İş Kanunu’ndan bağımsız, çalışanların tümünü kapsayan, önleyici ve koruyucu tedbirleri içeren ve gelişmiş ülke örneklerindeki mevzuat metinleriyle uyumlu düzenlemelerin hayata geçirilmesi amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu geçtiğimiz hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanunla ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için tavsiyelerde bulunmak üzere Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi kuruldu.

Yeni kanunla işçiye tehlikeli ortamda çalışmakta kaçınma hakkı getirildi. Ancak bunun için ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanların, durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmeleri gerekiyor. Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gidebilecekler. İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilecek. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu tür sorunlardan dolayı çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılacak.

İşverenler ise çalışma ortamı, kullanılan maddeler, iş ekipmanı ile çevre şartlarını dikkate alarak meydana gelebilecek acil durumları önceden değerlendirerek, çalışanları ve çalışma çevresini etkilemesi mümkün ve muhtemel acil durumları belirleyecek ve bunların olumsuz etkilerini önleyici ve sınırlandırıcı tedbirleri alacak. Bu hükümlere aykırı hareket eden işverene, uyulmayan her bir yükümlülük için bin TL, aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktar idari para cezası uygulanacak.

Ayrıca işverenler bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutacak, gerekli incelemeleri yaparak bunlarla ilgili raporları düzenleyecek. İşyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan olayları inceleyerek bunlar ile ilgili raporları düzenleyecek. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene her bir yükümlülük için ayrı ayrı bin 500 TL idari para cezası uygulanacak.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1309231&title=isyerini-guvenli-hale-getirmeyen-patron-yandi

Ahmet Yavuz

 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Yeni iş sağlığı ve güvenliği yasası

 

Toplumumuzun mutluluğu için, bireylerin mutluluğu temel şart. Ve bireyin mutluluğu için de tüm yaşam alanlarında sağlık ve güvenlik, vazgeçilemeyecek yapılanmadır. Keşke hepimiz hayatının her safhasında sağlık ve güvenliği yakalayıp yaşayabilsek. Kısacası, yaşama kalitemizin yükselmesinin olmazsa olmazı sağlık ve güvenlik.. Bu anlamda bireyin çalışma hayatındaki sağlık ve güvenliğinin teminini hedeflemiş olan Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bugünkü çalışmamızın konusu.

Bilindiği üzere, TBMM Genel Kurulu'nda, "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı" kabul edilerek 20.06.2012 tarihinde yasalaştı. Henüz Resmi Gazete'de yayımlanmayan "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu", işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenliyor.

Yasanın kapsamı itibariyle, işveren işyerinde 10 ve üzeri işçi çalıştırıyorsa, kanunun 6'ncı maddesinde belirtilen iş sağlığı ve güvenliği hizmetini sunması gerekmektedir. 1 ila 9 personeli bulunan işyerlerinde bu yükümlülük çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için kanunun yayımı tarihinden itibaren 2 yıl, Tehlikeli veya Az Tehlikeli sınıfta yer alanlar için kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 yıl sonra yürürlüğe girecek. Kanunun diğer maddeleri ise yayımı tarihinden itibaren 1 yıl sonra yürürlüğe girecek.

Yasanın öngördüğü düzenlemeler uyarıca, işveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlayacak, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapacaktır. Ve işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını da izleyip denetleyecektir.

Ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için tavsiyelerde bulunmak amacıyla, ÇSGB Müsteşarı'nın başkanlığında "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" kurulacaktır. Konsey üyeleri Kanunda belirtilmiştir.

İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli

İşveren, çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirecektir. Yani uygun vasıflı olan çalışanlarını bu işlerde istihdam edebileceği gibi, belirtilen görevlere uygun vasıfları taşıyan yeni elemanlar işe alıp, bu işlerde istihdam edebilecektir. İş güvenliği uzmanlarının görev alabilmeleri için, çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranacaktır.

İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının hak ve yetkileri, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle kısıtlanamayacak; görevlerini mesleğin gerektirdiği ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürüteceklerdir.

İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri yazılı olarak bildirecektir.

Çalışanın ölümü veya maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya alınacaktır.

İş sağlığı ve güvenliği eğitimi

İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimi almasını sağlayacak ve verilecek bu eğitimin maliyeti çalışanlara yansıtılamayacaktır. Eğitimlerde geçen süreler de çalışma süresinden sayılacak; eğitim sürelerinin haftalık çalışma süresinin üzerinde olması halinde bu süreler fazla sürelerle çalışma ya da fazla çalışma olarak değerlendirilip, bu çalışmaların ücretlerin tahakkukunda dikkate alınacaktır.

İdari Para Cezası

Yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverene, her bir yükümlülük için ayrı ayrı 2 bin TL; İşyerinde işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı görevlendirmeyen işverene, görevlendirmediği her kişi için 5 bin TL, aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktar, diğer sağlık personeli görevlendirmeyen işverene 2 bin 500 TL; risk değerlendirmesi yapmayan veya yaptırmayan işverene 3 bin TL idari para ceza verilecektir.

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda ölçüm, inceleme ve araştırma yapılmasına, numune alınmasına veya eğitim kurumlarına ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin kontrol ve denetiminin yapılmasına engel olan işverene 5 bin TL, büyük kaza önleme politika belgesi hazırlamayan işverene 50 bin TL, güvenlik raporunu hazırlayıp bakanlığın değerlendirmesine sunmadan işyerini faaliyete geçiren, işletilmesine bakanlıkça izin verilmeyen işyerini açan veya durdurulan işyerinde faaliyete devam eden işyerine 80 bin TL idari para cezası verilecektir.

Kısaca söyleyelim ki, Yasa, belirlenen ve yukarıda belirtilen geçiş sürelerine göre uygulamaya girecektir. Böylece yeterince değerlendirme süzgecinden geçirilerek, gerekecek düzeltme ve eklemeler de yapılabilecektir.

Kaynak: Yeni Şafak / Tahsin Sınav / 25.06.2012

21 Haziran 2012 Perşembe

İş arama izninin toplu kullanılması ihbar önel süresini azaltır mı?

 

4857 sayılı İş Kanunu'nun 17. maddesinde ihbar önel süreleri ve 27. maddesinde iş arama izni hüküm altına alınmıştır.

I- GİRİŞ

Kanun hükmü gereği işçi iş arama iznini iş sözleşmesinin sona erme tarihinin son günlerinde kullanması halinde, toplu iş arama izninin tekabül ettiği gün sayısı kadar işçinin işverene karşı hizmet süresine göre uymakla yükümlü olduğu ihbar önel süresinin azalıp azalmayacağı hususunu yazımızda değerlendireceğiz.

II- ÖZETLE İHBAR ÖNEL SÜRELERİ VE YAPTIRIMI

Taraflardan herhangi birinin iş sözleşmesini bozmak için karşı tarafa yönelttiği irade açıklamasına fesih bildirimi denir. İhbar önelleri emredici nitelikte olup, bu haktan önceden feragat edilemez. Bu hakkın kullanılmasını imkânsız kılan iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümleri geçersizdir.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 17. maddesinde iş sözleşmesinin feshinde önel süreleri açıklanmıştır. Ayrıca, Borçlar Kanunu'nun 340. maddesinde "Feshin İhbarı ve Kanuni Müddetler" başlığı altında umumiyet itibariyle düzenlenmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin Kararı(1) ile bildirim önelinin sadece belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinde söz konu olacağını belirtmiştir.

İhbar önelleri hem işçi hem de işveren açısından hüküm doğurmaktadır. Bu nedenle, işçi belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı nedenlerle fesih dışında feshetmesi halinde işverene önceden bildirerek ihbar önelleri süresine riayet etmesi gerekmektedir. Aynı şekil de işveren de işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı nedenlerle fesih halleri hariç olmak üzere feshetmek istemesi halinde kanunda ve toplu iş sözleşmesinde öngörülen ihbar önel sürelerine riayetle yükümlüdür.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 17. maddesinde, "işi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, işi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim diğer tarafa yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılacağı, bu sürelerin asgari olduğu, sözleşmeler ile artırılabileceği" hüküm altına alınmıştır.

Görüldüğü üzere, İş Kanunu ihbar önel sürelerini çalışanın işyerindeki kıdemine göre bir oran dahilinde belirlemiştir. Kanun, ihbar önel sürelerini bildirimin diğer tarafa ulaştığı tarihten itibaren hafta esasına göre belirlemiştir. Bu haftaların hesaplanmasında Yargıtay Kararı(2) ile Borçlar Kanunu'nun 76. maddesinde ki kuralın uygulanacağını ve haftanın hangi günü fesih bildirimi yapılmış ise son haftanın aynı günü iş sözleşmesinin sona ereceğini belirtmiştir.

İhbar öneli bütünlük arzeder. İhbar önelleri bölünerek uygulama yapılamaz. İşverenin ihbar öneli verdiği işçinin önelin sonunu beklemeden veya iş arama izni vermeden iş sözleşmesini sona erdirmesi halinde tüm ihbar önelleri süresi için sorumluluğu doğmaktadır. Aynı şekil de işçinin de işverene kanunda, iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesinde öngörülen ihbar önellerini tam olarak vermeden veya verdiği önel sonunu beklemeden işyerini terk etmesi halinde ihbar önelinin tüm süresi için sorumluluğu doğmaktadır.

III- YENİ İŞ ARAMA İZNİ

4857 sayılı İş Kanunu'nun 27. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Söz konusu hüküm incelendiğinde;

● Bildirim süreleri içinde işverenin işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecbur olduğu,

● İş arama izninin süresinin günde iki saatten az olamayacağı ve işçinin isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabileceği,

● Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçinin bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorunda olduğu,

● İşverenin yeni iş arama iznini vermemesi veya eksik kullandırması hallerinde, o süreye ilişkin ücretin işçiye ödeneceği,

● İşverenin iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırması halinde, işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı ödeyeceği

hususlarının öngörüldüğü görülmektedir.

İşveren işçinin iş sözleşmesini feshederken yeniden başka bir iş bulabilmesi için önel süresi içinde günde iki saatten az olmamak üzere iş arama izni olan öneli vermesi gerekmektedir. İşverenin iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırması halinde işçinin çalışmadan alacağı ücrete ilaveten çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı olarak ödemesi gerekmektedir.

IV- İŞ ARAMA İZNİNİN TOPLU KULLANILMASI İHBAR ÖNEL SÜRESİNİ AZALTIR MI?

4857 sayılı İş Kanunu'nun 27. maddesinde açıkça öngörüldüğü üzere işçi günlük iki saat olan iş arama izin süresini birleştirerek kullanabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus işçinin iş arama iznini toplu kullanmak istemesi halinde bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.

İş Kanunu'nun 17. maddesinde ihbar önel süreleri açıklanmıştır. İşçinin işyerindeki işi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, işi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim diğer tarafa yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılacağı öngörülerek ihbar önel süreleri sayılmıştır.

Örnek: İşyerindeki toplam hizmet süresi 2,5 yıl olan işçinin iş sözleşmesini işveren feshederken işçiye 6 hafta önce bildirim yapmış ve bildirimin yapılmasından başlayarak iş günlerinde iş saatleri içerisinde her gün için iki saat iş arama iznini vereceğini tebliğ etmiştir. İşçi ise iş arama izin sürelerini ihbar önel sürelerinin son günlerinde toplu olarak kullanacağını beyan etmiştir. İşyerinde haftanın 6 günü çalışma yapılıp, pazar günleri hafta tatili kullandırılmaktadır. İşyerinde günlük 7,5 saat çalışma yapılmaktadır. Haftalık 6 gün x 2 saat = Haftada 12 saat iş arama iznine işçi hak kazanacaktır. İhbar önel süresi 6 hafta olduğuna göre; 12 x 6 = 72 saat toplu iş arama iznini işçiye işveren vermekle yükümlüdür. Günlük çalışma süresi 7,5 saat olduğuna göre, 72 saat / 7,5 saat = 9,6 güne tekabül etmektedir. Yarım günün tama iblağı gerektiğinden işçi ihbar önel sürelerinin son 10 işgünü işe gitmeyerek iş arama iznini toplu olarak kullanacaktır. Burada gerek işçi gerekse işveren 10 işgünlük süreyi ihbar önel sürelerinden düşerek sözleşmenin feshedileceği tarihin öne geleceğini iddia etmeleri yasal olamayacaktır. Kesinlikle iş sözleşmesinin son günlerinde toplu kullanılan ihbar önel süreleri ihbar önel sürelerini öne çekerek azaltmayacaktır. İş sözleşmesi zamanında sona erecektir.

V- SONUÇ

İşçinin iş sözleşmesinin işverence feshedilmek istenmesi halinde, işçiye hizmet süresine uygun olarak mer-i İş Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca ihbar önel süresine riayet etmekle ve bu ihbar önel süresi içinde iş saatleri içinde iki saten az olmamak üzere iş arama iznini vermekle yükümlüdür. İş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçinin bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorunda olduğu unutulmamalıdır.

İşçi iş arama iznini ihbar önel sürelerinin son günlerinde toplu olarak kullanabilir, ancak iş arama izin süresini toplayarak günlük iş saatlerine bölerek tekabül eden işgünü kadar önce iş sözleşmesinin sona erdirmesini isteme gibi bir hakkı bulunmamaktadır. İş arama izin süresinin toplu kullanılması ihbar önel sürelerini öne çekmez ve belirtilen tarihte iş sözleşmesi sona erer.

 

Selahattin BAYRAM*

Yaklaşım

 

*          İş Müfettişi

(1)         Yrg. 9. HD.'nin, 17.11.1991 tarih ve E. 1990/9157, K. 1991/852 sayılı Kararı.

(2)         Yrg. 9. HD.'nin, 21.02.1994 tarih ve E. 1994/2473, K. 1994/2638 sayılı Kararı.

kaynak : http://www.ozdogrular.com/content/view/16797/

 

 

20 Haziran 2012 Çarşamba

18-29 Yaş teşvikinden yersiz yararlanılmış olması halinde geriye yönelik olarak yapılacak işlemler

18-29 Yaş teşvikinden yersiz yararlanılmış olması halinde geriye yönelik olarak yapılacak işlemler

I- GİRİŞ

Sosyal Güvenlik Kurumu’nca, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesinde öngörülen teşvikten yararlanılması sırasında, sigortalıların kapsama giren bir sigortalı olup olmadığı veya teşvikten hangi sigortalıdan dolayı ve hangi yüzdelik dilim üzerinden yararlanılması gerektiği ya da sigortalının ortalama sigortalı sayısına ilave olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığının kontrolü, aylık prim ve hizmet belgelerinin 4447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle gönderilmesinin ardından başka bir ifade ile belge verme ve prim ödeme süresi geçtikten sonra yapılabilmiştir.

Dolayısıyla, aylık prim ve hizmet belgelerini maddede aranılan şartların sağlanmış olup olmadığını kontrol etmeden 4447 sayılı Kanun numarasını seçmek suretiyle gönderen işverenler, sonradan yersiz yararlandıkları teşvik tutarlarını gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödemek durumu ile karşı karşıya kalmışlardır. 

Bu yazımızda, kapsama girmeyen veya kapsama girmekle birlikte yüzdelik dilimi hatalı seçilmiş sigortalılardan dolayı geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yersiz yararlanıldığı durumlarda, geriye yönelik olarak yapılacak işlemlere yer verilmiştir.

II- KAPSAMA GİRMEYEN BİR SİGORTALIDAN DOLAYI GEÇİCİ 7. MADDEDE ÖNGÖRÜLEN TEŞVİKTEN YERSİZ YARARLANILMIŞ OLMASI

4447 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi kapsamına girmediği halde, anılan maddede öngörülen teşvikten yersiz yararlanılmış sigortalılardan dolayı, geriye yönelik olarak beş puanlık prim indiriminden de yararlanılması mümkün olamayacaktır.  

Şöyle ki, beş puanlık prim indiriminden yararlanılabilmesi için işverenlerce, ilgili ayda tahakkuk etmiş ve Hazine’ce karşılanmayan primlerin tamamının yasal süresi içinde ödenmiş olması gerekmektedir. Geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yersiz yararlanılmış olduğu durumlarda, aylık prim ve hizmet belgeleri 05510 sayılı Kanun numarası seçilerek işleme alınsa dahi, yasal süresi içinde ödenmiş olan prim tutarı, 05510 sayılı Kanun numarası seçilerek işleme alınan aylık prim ve hizmet belgesinden dolayı tahakkuk eden ve işveren tarafından ödenmesi gereken prim tutarını karşılamayacaktır.

Haliyle, daha önce 14447, 84447, 64447, 44447 veya 24447 sayılı Kanun numarası seçilerek düzenlenmiş aylık prim ve hizmet belgeleri iptal edildikten sonra düzenlenen ek nitelikteki prim belgesi 05510 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenerek işleme alınsa da, hem Hazine hissesine isabet eden prim tutarının, hem de işverence ödenmesi gerektiği halde eksik ödenmiş olan prim tutarının gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmesi gerekecektir. Örneğin, kısa vadeli sigorta kolu prim oranı 1 olan bir işyerinde çalışan ve 2010/Ocak ayındaki prim ödeme gün sayısı 30, prime esas kazanç tutarı 886,50 TL olan bir sigortalının hizmetlerinin ve kazançlarının;

— 84447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle Kurum’a bildirilmesi halinde işveren tarafından ödenmesi gereken prim tutarı 149,82 TL,

— 05510 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle Kurum’a bildirilmesi halinde işveren tarafından ödenmesi gereken prim tutarı ise 252,65 TL

olacaktır. Bu durumda, 4447 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi kapsamına girmediği halde daha önce 84447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle Kurum’a bildirilmiş olan sigortalı, sonradan 05510 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenen ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesi ile Kurum’a bildirilse dahi, işveren tarafından ödenmesi gereken 252,65 TL tutarındaki primin yalnızca 149,82 TL’sinin yasal süresi içinde ödenmiş olması, başka bir ifade ile 252,65 – 149,82 = 102,83 TL’nin yasal süresi içinde ödenmemiş olması nedeniyle, bahse konu ayda beş puanlık prim indiriminden de yararlanılması mümkün olamayacaktır.  

Dolayısıyla, 1.000,00 x 35,5 / 100 = 335,00 TL’nin 149,82 TL’nin ödenmiş olması nedeniyle, kalan 335,00 – 149,82 = 185,18 TL’nin gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte işveren tarafından ödenmesi gerekecektir.

III- KAPSAMA GİREN SİGORTALILAR İÇİN YÜZDELİK DİLİMİNİN HATALI SEÇİLMİŞ OLMASI

4447 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca, kapsama giren sigortalıların prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin;

— Birinci yıl için yüzde yüzü,

— İkinci yıl için yüzde sekseni,

— Üçüncü yıl için yüzde altmışı,

— Dördüncü yıl için yüzde kırkı,

— Beşinci yıl için yüzde yirmisi

İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmakta olup, aylık prim ve hizmet belgelerinin de birinci yıl için 14447, ikinci yıl için 84447, üçüncü yıl için 64447, dördüncü yıl için 44447, beşinci yıl için 24447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenmesi icap etmektedir.  

Örneğin, geçici 7. madde kapsamına giren bir sigortalının, 17.03.2010 tarihinde işe alınmış olduğu varsayıldığında, söz konusu sigortalı için düzenlenecek olan aylık prim ve hizmet belgeleri;

— 17.03.2010 ila 16.03.2011 tarihleri arasında 14447,

— 17.03.2011 ila 16.03.2012 tarihleri arasında 84447,

— 17.03.2012 ila 16.03.2013 tarihleri arasında 64447,

— 17.03.2013 ila 16.03.2014 tarihleri arasında 44447,

— 17.03.2014 ila 16.03.2015 tarihleri arasında 24447

sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle gönderilecektir. Ancak, kapsama giren sigortalılar için işverenlerce kimi zaman 84447 yerine 14447 veya 64447 yerine 84447 ya da 64447 yerine 14447 sayılı Kanun numarası da hatalı olarak seçilebilmektedir.

Bu gibi durumlarda, hatalı yapılan bildirimler için iptal ve ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesinin düzenlenerek Kurum’a verilmesi ve fark primlerin gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmesi Sosyal Güvenlik Kurumu’nca işverenlerden istenilmektedir.

Yüzdelik diliminin hatalı seçilmiş olması nedeniyle sonradan düzenlenecek olan ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesinin, doğru yüzdelik dilime ilişkin kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenmesi gerekmektedir.  

Ancak, sonradan doğru kanun numarası seçilmek suretiyle ve düzeltme amaçlı olarak düzenlenen ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesinden dolayı geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yararlanılıp yararlanılamayacağı, aylık prim ve hizmet belgesinin 2011/Şubat ve önceki aylara ya da 2011/Mart ve sonraki aylara ilişkin olmasına göre farklılık göstermektedir.

A- AYLIK PRİM VE HİZMET BEL-GESİNİN 2011/ŞUBAT VE ÖNCESİNE İLİŞKİN OLMASI

4447 sayılı geçici 7. maddesinin ikinci fıkrasında 6111 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önce “Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.” hükmü yer almakta idi.  

Maddede yer alan bu hüküm doğrultusunda, 2011/Şubat ve önceki aylara ilişkin 4447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenen aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı tahakkuk eden ve işveren tarafından ödenmesi gereken primler yasal süresi içinde ödenmediği veya eksik ödendiği takdirde, ödenmeyen kısım ile birlikte işsizlik ödeneğinden karşılanacak kısma isabet eden gecikme cezası ve gecikme zammı işveren tarafından ödendiği takdirde bahse konu teşvikten yine de yararlanılması mümkün bulunmakta idi.  

Dolayısıyla, düzeltme amaçlı olarak ve doğru kanun numarası seçilmek suretiyle sonradan düzenlenen ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesinin 2011/Şubat ve önceki aylara ilişkin olması halinde, tahakkuk işleminin yapılmasının ardından ortaya çıkan ve işveren tarafından ödenmesi gereken fark primler ile işsizlik ödeneğinden karşılanacak olan kısma isabet eden gecikme cezası ve gecikme zammı işveren tarafından ödendiği takdirde geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yararlanılması mümkün olacaktır.

Örnek: Geçici 7. madde kapsamına giren (A) sigortalısının 2010/Temmuz ayına ilişkin 1.000,00 TL tutarındaki kazancının 84447 sayılı Kanun numarası yerine, sehven 14447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesi ile Kurum’a bildirildiği, tahakkuk eden primlerin;

İşsizlik ödeneğinden karşılanacak tutar (14447): 148,31 TL

İşveren tarafından ödenecek tutar: 186,69 TL

şeklinde olduğu ve 186,69 TL tutarındaki primin ödenmesinin ardından 148,31 TL tutarındaki primin işsizlik ödeneğinden karşılandığı, ancak sonradan yapılan incelemede 14447 sayılı Kanun numarasının hatalı olarak seçildiğinin tespiti üzerine işveren tarafından iptal ve 84447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi düzenlendiği varsayıldığında, bu defa tahakkuk makbuzu;

İşsizlik ödeneğinden karşılanacak tutar (84447): 118,65 TL

İşveren tarafından ödenecek tutar: 216,35 TL

şeklinde düzenlenecektir. Bu durumda, işveren tarafından ödenmesi gereken tutarın yalnızca 186,69 TL tutarındaki kısmının ödenmiş olması nedeniyle;

216,35 – 186,69 = 29,66 TL tutarındaki kalan alacak aslı ile 29,66 + 118,65 = 148,31 TL’ye isabet eden gecikme cezası ve gecikme zammı ödendiği takdirde, 118,65 TL tutarındaki sigorta primi, işsizlik ödeneğinden karşılanacaktır.  

B- AYLIK PRİM VE HİZMET BELGESİNİN 2011/MART VE SONRASINA İLİŞKİN OLMASI

4447 sayılı geçici 7. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.” hükmü, 6111 sayılı Kanun’un 74. maddesi ile 01.03.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere madde metninden çıkartılmıştır.

Yine 6111 sayılı Kanun’un 58. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yapılan değişiklik sonucunda, yasal ödeme süresi geçmiş prim ve idari para cezası borcu bulunmayan işyerleri yönünden geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yararlanılmasından önce beş puanlık prim indiriminden yararlanma imkanı sağlanmıştır.  

Bu bağlamda, geçici 7. maddede yapılan değişiklik sonucunda, prim borçlarının süresi içinde ödenmemesi halinde anılan maddede öngörülen teşvikten yararlanma imkanı ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, düzeltme amaçlı olarak ve doğru kanun numarası seçilmek suretiyle sonradan düzenlenen ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgesinin 2011/Mart ve sonraki aylara ilişkin olması halinde, tahakkuk işleminin yapılmasının ardından ortaya çıkan fark primler nedeniyle, geçici 7. maddede öngörülen teşvikten yararlanılması mümkün olamayacaktır.

Örnek: Kapsama giren (B) sigortalısının 2011/Mayıs ayına ilişkin 1.000,00 TL tutarındaki kazancının 84447 sayılı Kanun numarası yerine, sehven 14447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesi ile Kurum’a bildirildiği, tahakkuk eden primlerin;

Hazine’ce karşılanacak tutar (05510): 50,00 TL

İşsizlik ödeneğinden karşılanacak tutar (14447): 115,50 TL

İşveren tarafından ödenecek tutar: 169,50 TL

şeklinde olduğu ve 169,50 TL tutarındaki primin ödenmesinin ardından 50 TL tutarındaki primin Hazine’ce, 115,50 TL tutarındaki primin işsizlik ödeneğinden karşılandığı, ancak sonradan yapılan incelemede 14447 sayılı Kanun numarasının hatalı olarak seçildiğinin tespiti üzerine işveren tarafından iptal ve 84447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi düzenlendiği varsayıldığında, bu defa tahakkuk makbuzu;

Hazine’ce karşılanacak tutar (05510): 50,00 TL

İşsizlik ödeneğinden karşılanacak tutar (14447): 92,40 TL

İşveren tarafından ödenecek tutar: 192,60 TL

şeklinde düzenlenecektir. Ancak, işveren tarafından ödenmesi gereken 192,60 TL tutarındaki primin tamamının yasal süresi içinde ödenmemiş olması nedeniyle, gerek 5510 sayılı Kanun’un 81. maddesinde, gerekse 4447 sayılı Kanun geçici 7. maddesinde öngörülen sigorta prim teşvikinden yararlanılması mümkün olamayacaktır.

Dolayısıyla bu durumda;

50,00 + 92,40 + 192,60 = 335,00

335,00 – 169,50 = 165,55 TL tutarındaki borç aslı, tahsil tarihine kadar hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte işverenden tahsil edilecektir.  

IV- SONUÇ

4447 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi kapsamına girmeyen sigortalılardan dolayı anılan maddede öngörülen teşvikten yersiz yararlanılmış olduğunun tespiti halinde, aylık prim ve hizmet belgelerinin 2011/Şubat ve öncesi veya 2011/Mart ve sonrasına ilişkin olduğu üzerinde durulmaksızın geriye yönelik olarak beş puanlık prim indiriminden de yararlanılması mümkün olamayacaktır. Bu durumda, yapılan hatalı bildirimin, 4447 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesi için iptal nitelikte, kanun numarası seçilmeksizin asıl/ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmek suretiyle giderilmesi ve fark primlerin gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmesi icap etmektedir. 

Buna karşın, geçici 7. madde kapsamına girdiği halde söz konusu teşvikten kanun numarasının hatalı seçilmiş olması nedeniyle yersiz yararlanılmış olduğunun tespiti halinde, aylık prim ve hizmet belgesinin doğru kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak bu durumda hatalı bildirimin;

— 2011/Şubat ve öncesine ilişkin olması halinde, işveren tarafından ödenmesi gereken fark primler ile işsizlik ödeneğinden karşılanacak olan kısma isabet eden gecikme cezası ve gecikme zammı işveren tarafından ödendiği takdirde maddede öngörülen teşvikten yararlanılması mümkün olacak,  

— 2011/Mart ve sonraki dönemlere ilişkin olması halinde, 4447 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinde 6111 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe istinaden, gerek geçici 7. maddede öngörülen teşvikten, gerekse beş puanlık prim indiriminden yararlanılması mümkün olamayacaktır.

Eyüp Sabri DEMİRCİ*

Yaklaşım

 

16 Haziran 2012 Cumartesi

Bankada hesabı olanlar bu ücretlere dikkat

Son yıllarda bir çok kez gündeme gelen ve bazı vatandaşların yargıya taşıdığı bankaların hesap işletim ücretleri, yıllık 44 lira ile 86 lira arasında değişiyor. Kredi kartı sahipleri ise yılda 10 lira ile 55 lira arasında "kredi kartı üyelik ücreti" ödüyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), bankalarca sunulan hizmetler karşılığında müşterilerden istenen her türlü faiz dışı unsur ve yasal kesinti ile faiz oranlarını gösteren "Bankacılık Ürün ve Hizmet Ücretleri Uygulamasını" bir süre önce başlattı.

Bankalarca sunulan hizmetlerin (para aktarma işlemleri, bireysel krediler, kredi kartları ve banka kartları, mevduat hesapları, ATM kullanımı, kiralık kasa ücretleri, menkul kıymet işlemleri, çekler ve senetler ile diğer işlemler) karşılığında, müşterilerden talep edilen her türlü faiz dışı unsur ve yasal kesinti, ayrıntılı ve anlaşılır şekilde BDDK'nın web sitesinde kamuoyuna açıklanıyor.

Vatandaşlar böylelikle bankaya gitmeden önce, BDDK'nın resmi web sitesine girerek bankaların ürün ve hizmet ücretlerini önceden öğrenip, hesaplama ve karşılaştırma yaparak en uygun kararı verebilecek.

Uygulama kapsamındaki bilgiler, bankaların kendi sayfalarında, ürün hizmet tarifesinde değişikliğin oluşması ile eşzamanlı olarak en fazla 1 saat içinde güncelleniyor.

BDDK'nın web sitesinden derlenen bilgilere göre bankalar, müşterilerinin hesap işletim ücretlerini aylık, 3 aylık, 6 aylık ve yıllık olarak tahsil ediyor. Hesap işletim ücretleri ise yıllık 44 lira ile 86 lira arasında değişiyor. Müşterilerinden en az hesap işletim ücreti alan bankanın Ziraat Bankası (3 aylık 11 lira), en yüksek hesap işletim ücreti alan bankanın da Yapı ve Kredi Bankası (6 aylık 43 lira) olduğu gözlendi.

AKBANK: 1 Temmuz 2011 tarihinden bu yana, bireysel müşteri vadesiz TL hesabından yıllık 48 lira hesap işletim ücreti alınıyor.

DENİZBANK: Hesap işletim ücretleri, 1 Mayıs 2011 tarihi itibarıyla aylık 5 lira olarak tahsil ediliyor.

FİNANSBANK: 9 Eylül 2011′den bu yana kredili mevduat hesabı aktif olanlardan 3 ayda bir 21 lira, kredili mevduat hesabı pasif olanlardan da yine 3 ayda bir 18 lira hesap işletim ücreti kesiliyor.

HSBC: 23 Mayıs 2011 itibarıyla aylık hesap işletim ücreti azami 5,50 lira.

ING BANK: Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) hariç, 22 Mart 2011′den bu yana aylık 5,50 lira hesap işletim ücreti alınıyor.

ŞEKERBANK: Hesap işletim ücreti, 5 Nisan 2011 tarihinden itibaren vadesiz tasarruf mevduat hesaplarından 3 aylık dönemlerde 15 lira olarak tahsil ediliyor.

GARANTİ BANKASI: 14 Eylül 2011′den bu yana bireysel TL hesaplardan yılda 2 kez olmak üzere 38 lira hesap işletim ücreti tahsil ediliyor.

HALKBANK: Hesap işletim ücreti, 13 Temmuz 2011′den itibaren TL tasarruf hesaplarından 3 aylık 14 lira olarak alınıyor.

İŞ BANKASI: Tasarruf grubu Türk lirası hesaplardan 6 Eylül 2011′den bu yana yılda iki kez 35 lira hesap işletim ücreti tahsil ediliyor.

VAKIFLAR BANKASI: BSMV hariç, 13 Eylül 2011′den bu yana hesap işletim ücreti TL hesaplar için aylık 4 lira.

ZİRAAT BANKASI: 23 Haziran 2011 itibarıyla hesap işletim ücreti 3 aylık 11 lira.

YAPI VE KREDİ BANKASI: Hesap işletim ücreti 1 Temmuz 2011′den bu yana TL hesaplardan yılda iki kez 43 lira olarak tahsil ediliyor.

KREDİ KARTI ÜCRETLERİ

Bir çok banka kredi kartlarında ilk yıl aidat ücreti almıyor. Bankaların yıllık kredi kartı aidatı ücretleri de ortalama 10 lira ile 55 lira arasında değişiyor.

Bankaların vadesiz TL hesaplarından aldıkları yıllık hesap işletim ücretleri ile kredi kartları aidat ücretleri de şöyle:

BANKALAR

HESAP İŞLETİM
ÜCRETİ (TL)

KREDİ KARTLARI

YILLIK
AİDAT (TL)

AKBANK:

48

AXESS KLASİK KART

50

DENİZBANK

60

DENİZBANK CLASSİC

40

FİNANSBANK:

84

CARDFİNANS CLASSİC

45

HSBC

66

HSBC ADVANCE KART

55

ING BANK

66*

ING BONUS STANDART

40

ŞEKERBANK

60

ŞEKER BONUS CARD

40

GARANTİ BANKASI

76

GARANTİ BONUS CARD

44,49

HALKBANK:

56

HALKCARD ADVANTAGE

10

İŞBANKASI:

70

İŞBANKASI VİSA KLASİK

40

VAKIFLAR BANKASI:

48*

VAKIF CLASSİC KART

35

ZİRAAT BANKASI

44

ZİRAAT MAXİMUM KLASİK

15

YAPI VE KREDİ
BANKASI

86

YAPI VE KREDİ
WORLDCARD

45

A.A

kaynak :http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18777505.asp